DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
![]() ![]() |
KURTULUŞ SAVAŞI’NDA BEKTAŞİLERİN DESTEĞİ BÜYÜKTÜR
Canlı şahitlerin beyanı ile Atatürk Ehl-i Beyt soyundan gelen bir Bektaşî’dir.
Burada önemli olan, Atatürk’ün bir Bektaşî olup, İmam Ali’nin vârislerinden kabul edilmesidir.
Asıl gizleme, Gazi ile İmam Ali arasında kurulacak bu bağın kesilmesi içindir.Oysa, Millî Mücadele’nin ilk anından itibaren Mustafa Kemal, manevî gücünü Bektaşî dergâhından almış, zâhirde de asker kuvveti olarak onlardan savaş boyunca destek gümüştür.
Zaten büyük mücadeleye de, Hacı Bektaş dergâhında “Evladını önüme rehber eyledim, meydana çıkıyorum Yüzümü utandırma” duası ile başlaması da bunun ispatıdır.
S A Y F A - 207 -

KURTULUŞ SAVAŞI’NDA BEKTAŞİLERİN DESTEĞİ BÜYÜKTÜR
208 PROF. DR. HAYDAR BAŞ
Kendisi Erzurum Kongresi sonrasında 22 Aralık 1919’da Hacı Bektaş dergâhını ziyaret etmiştir. İmran Hanım’ın bahsettiği toplantı o zamana aittir.
Savaş esnasında buradan gelen “Mevleviler Alayı” buradaki dergâhın gayretiyle oluşturulmuştur.
Savaş zaferle kazanılıp ilk meclis açıldığında, Mustafa Kemal Meclis Başkanı seçilmiş; Konya Milletvekili aynı zamanda Konya Makam Çelebisi, postnişini Abdülhalim Çelebi başkanvekili olmuştur.
Bir diğer başkan vekili ise, Cemaleddin Çelebi’dir. Kısaca o sürece değinelim:
Kurtuluş Savaşı esnasında Mustafa Kemal ve Kuvva hareketine karşı Anadolu’nun pek çok yerinde ayaklanmaların çıktığı bilinen bir hakikattir.
Ancak bu dönemde Bektaşilerin yaşadığı bölgelerde Atatürk’e karşı hiçbir olumsuz hareketin olmadığı bilinmektedir.
22 Aralık günü sabahı Mustafa Kemal ve arkadaşları Hacı Bektaş’a gitmek üzere Mucur’dan ayrıldılar. Zira Hacı Bektaş’ta Alevilerin merbut bulundukları Çelebi Cemaleddin Efendi ile Hacı Bektaş Dede Postu Vekili Niyazi Salih Baba bulunuyordu.
Burada Ankara yolcuları anılan zevat tarafından içtenlikle karşılandı.
Bu arada, Mustafa Kemal Paşa, Çelebi Cemaleddin Efendi ile görüştü. Bu görüşmeyi Mazhar Müfıt Kansu’nun hatıratından izleyelim:
“... Ve Paşa, Çelebi ile görüşerek tamamen Kuvva-yi Milli-
S A Y F A - 208 -

HOŞGELDİN ATATÜRK 209
ye’ye taraftar olduğuna dair söz aldı ve buraya gelmekten maksadımız da hâsıl oldu.
Bu müzakere pek uzun sürmedi. Çelebi Efendi derhal vazifeyi kavradı ve adamlarına lazım gelen talimatı vereceğini vaad etti.
Paşa’nın vaziyet ve giriştiğimiz mücadele hakkında tafsilatı Çelebi’nin nazar-ı dikkatini celbetti. Hatta Çelebi daha ileri giderek Cumhuriyet taraftarlığını ihsas ettirdi ise de, Paşa zamanı olmayan bu mühim mesele için müspet veya menü bir cevap vermeyerek gayet tedbirli bir sürette müzakereyi idare etti.
Anlaşılıyor ki, Cemaleddin Efendi Cumhuriyete taraftar, hele Salih Baba hür fikirli, çok ileri bir zat.
Ertesi gün Hacı Bektaş türbesi ziyaret edildi.Ve Salih Niyazi Baba’nın öğle yemeği davetinde bulunduk.
Salih Baba, türbenin ve dergâhın her tarafını gezdirdi.Meydan evi denilen mahalde yere küçük ve alçak bir masanın üzerine konulan büyük bir sininin etrafına oturduk.
Hepimizin önünden dolaşan uzun bir havlu, yemekte çatal, bıçak vardı. Çok nefis bir yemek...Can denilen müridler pek mükemmel ve sessizce hizmet ediyorlardı. Doğrusu yemekteki bu intizama hayret ettik.
Yemeği müteakip ucu zıvanalı sigaralar ve kahveler de ikram edildi.” '95'
Kansu, hatıratında o günü şöyle anlatır:
“... Hacıbektaş’a geldik. O bize veda ile dergâhına gitti. Biz de Çelebi Efendi’nin sarayı denilen harem selamlık büyük ve
__________________________
95 - Ali Sarıkoyuncu (Prof. Dr.), Millî Mücadele’de Din Adamları, cilt 1, 3. Baskı, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara 2002, s.32.
S A Y F A - 209 -

210 PROF. DR. HAYDAR BAŞ
fakat siyah toprak sıvalı binanın selamlığının önünde durduk.
Bizi istikbal ile, merdivenden çıkınca bir odaya aldılar. Oda eski usul sedirlerle çevrilmiş, birkaç iskemle konulmuş, sigara masaları vesaireden ibaret eşyasiyle, hiç de mükellef ve müzeyyen değildi. Bu mütevazi oda Çelebi’nin kabul odası imiş. Beş altı dakika sonra Çelebi Efendi geldi.
Çelebi Cemaleddin Efendi orta boylu, tıknazca ve kara sakallı, başında yeşil bir sarık sarılmış, cübbeye benzer siyah bir pardösü giymiş kıyafette idi.Paşa bizi takdim etti.İlk mülakatlara mahsus havai sözler söylendi. Ve bir müddet sonra “İstirahat buyurunuz’ diye Cemaleddin Efendi hareme gitti.
(. . .) Ve Paşa, Çelebi ile görüşerek, tamamen Kuvva-yi Milliye’ye taraftar olduğuna dair söz aldı ve buraya gelmekten maksadımız da hâsıl oldu. Bu müzakere pek uzun sürmedi.
Çelebi Efendi derhal vaziyeti kavradı ve adamlarına lazım gelen talimatı vereceğini vaadetti. Paşa’nın, vaziyet Ve giriştiğimiz mücadele hakkında verdiği tafsilat Çelebi’nin nazar-ı dikkatini celbetti. Hatta Çelebi daha ileri giderek Cumhuriyet taraftarlığını ihsas ettirdi ise de Paşa zamanı olmayan bu mühim mesele için müsbet veya menfî bir cevap vermeyerek gayet tedbirli bir sürette müzakereyi idare etti. Anlaşılıyor ki Cemaleddin Efendi Cumhuriyete taraftar, hele Salih Baba, hür fikirli, çok ileri bir zat.
Ertesi gün Hacı Bektaş Türbesi ziyaret edildi ve Salih Niyazi Baba’nın öğle yemeği davetinde bulunduk.
Salih Baba türbenin ve dergâhın her tarafını gezdirdi. Meydan evi denilen mahalde yere küçük ve alçak bir masanın üzerine konulan büyük bir sininin etrafına oturduk.
S A Y F A - 210 -


Hepimizin önünden dolaşan uzun bir havlu, yemekte çatal, 'bıçak vardı. Çok nefis bir yemek...Can denilen müritler pek mükemmel ve sessizce hizmet ediyorlardı. Doğrusu yemekteki bu intizama hayret ettik. Yemeği müteakip ucu zıvanalı sigaralar ve kahveler de ikram edildi.
O gün akşamüstü Mucur’a avdet edileceğinden, hareket zamanına kadar hoş bir sohbet ile vakit geçirildiği gibi, Çelebi ile Baba arasındaki ihtilaf bir derece halledilir bir şekle konuldu. Sonra Kırklar Meydanı’nı, camii, Balım Sultanı ziyaret ettik.
Her taraf temiz, işler büyük bir sükünet ile, telaş gösterilmeyerek görülüyor. Herkes vazifesini biliyor. Doğrusu takdirde bulunduk.
Bir sıra Mustafa Kemal Paşa yanıma sokularak, “Büyük babalara ellişer lira verelim’ dedi. Ben de muvafık gördüm. Aş Baba’dan başlayarak ellişer lira verdik. Hizmet edenleri de sevindirdik.Fakat Aş Baba parayı alırken, “Eyvallah, fakat bu benim şahsıma değil, dergâha aittir’ dedi. Nihayet iyi bir intiba ile Hacıbektaş’tan ayrıldık ve Mucur’a geldik.” '96'
Hacıbektaşlı bir yazar olan Gönül Akkuş’un “Sır Olan Gelenekler” adlı kitabında yer alan şu ifadelere yer vermek istiyorum:
“Cemalettin Çelebi Atatürk’ü karşılamaya geldiğini gören Mucur Kaymakamı Nihat Bey, Atatürk’ün kulağına eğilir ve “Paşam, Çelebi’nin bu hareketi davamız için bir olumluluk belirtisidir’ der. Gerçekten de Cemalettin Çelebi davetini kabul ettiği kişilerden ilk defa birini karşılamaya gitmiştir.
Atatürk üç gün boyunca Hacıbektaş’ta Cemalettin Çelebi’nin
______________________
96 - Mazhar Müfit Kansu, Erzurum’dan Ölümüne Kadar Atatürk’le Beraber, cilt 2, Türk Tarih Kurumu Yayınlan, Ankara, 1986, s.494-496.
S A Y F A - 211 -
212 PROF. DR. HAYDAR BAŞ
evinde misafir olur. Yanlarına Cemalettin Çelebi’nin oğlu Ham- dullah Efendi’den başka kimseyi almazlar. Atatürk ile Cemalettin Çelebi üç gece neler yapabileceklerini konuşurlar. Hamdullah Efendi de konuşulanları tek tek yazar.
Atatürk oradan ayrılırken Cemalettin Çelebi,“Atam Cumhuriyeti ne zaman kuruyoruz?’ diye sorar.Cumhuriyet kelimesini duyan Atatürk heyecanlanır ve Cemalettin Çelebi’ye yaklaşarak, “Aramızda kalmak kaydıyla en yakın zamanda’ cevabını verir.Cumhuriyet ismi ilk olarak orada zikredilmiştir.
Yine bu görüşme sırasında Atatürk, Cemalettin Çelebi’ye, annesi Zübeyde Hanım’ın gördüğü bir rüyayı anlatır.Zübeyde Hanım’a rüyasında Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in altın tepsi içinde Kur’an ve kılıç getirdiğini söyleyince Cemalettin Çelebi, Atatürk’e, “Sen de rüyaya yat bakalım bugün.Yarın konuşalım’ der. Atatürk o gece rüyasında Deliktaş’a girdiğini ve kollarının dirseklerine kadar kanla dolduğunu görür ve sabah rüyasını Cemalettin Çelebi’ye anlatır. Cemalettin Çelebi rüyaları şu şekilde yorumlar:
Peygamberimizin getirdiği Kur’an annene, kılıç ise sanadır. Aslında o kılıç sana verilmiştir ama annenin sütü sana helal olduğu için onun duasıyla sana gelecektir, senin savaşacağının işaretidir. Deliktaş’a girince kollarının kanla dolması ise bu savaşın zaferle sonlanacağını gösterir. Zaferin mübarek olsun.’
Atatürk bu görüşme sonrası Hacıbektaş’tan ayrılmadan Cemalettin Çelebi ile birlikte Hacı Bektaş Veli Türbesi’ni ziyaret eder.
Atatürk, Hünkar Hacı Bektaş Veli Hazretleri’nin kabrine kapanır ve “Evladım önüme rehber eyledim. Meydana çıkıyorum.
S A Y F A - 212 -


HOŞGELDİN ATATÜRK 213
Yüzümü utandırma’ diye dua eder.
Görüldüğü üzere, Atatürk’ün başlattığı bu Millî Mücadele Hacıbektaş’ta yaptığı ziyaretle manevî bir boyut kazanmıştır.
Kurtuluş Savaşı’nın temelleri Bektaşî dergâhında atılmıştır.
Genelkurmay Başkanlığı’nın yayımladığı belgelerden olan bir telgraf, Atatürk ile Bektaşîler arası bu ziyaretten sonra gelişen hukuku anlatır.
Mustafa Kemal Paşa, 26 Haziran 1919’da Tokat’a gelir. Buradan Konya’daki 2. Ordu Müfettişliği’ne telgrafla şunları bildirir:
“Tokat ve havalisinin İslam nüfusunun yüzde seksenini ve Amasya havalisinin de mühim bir kısmını Alevî mezhebinden olanlar teşkil ediyorlar ve Kırşehir’deki Baba Efendi Hazretleri’ne fevkalade bağlı bulunuyorlar.
Vatanın ve millî istiklalin bugünkü tehlikesini bilfiil görmekte olan müşarünileyhin kanaat-ı hazırası şüphe yoktur, buna pek müsaittir.
Binaenaleyh, söz sahibi ve emniyetli bazı zevatı görüştürerek kendilerince muvafık görülecek Müdafaa-i Hukuk-u Milliye ve Redd-i İlhak cemiyetlerini takviye edecek sürette birkaç mektup yazdırılarak bu havalideki Alevî nüfuslarına dağıtmak üzere Sivas’a gönderilmesini pek faydalı telakki ediyorum. Bu babdaki muavenatı samilerini istirham ederim.”
Cemaleddin Çelebi, Atatürk ile görüşmesinden sonra kasasındaki bütün altınları, ambarındaki tüm buğdayları Millî Mücadele için bağışlar. Ardından da fayton ile Tokat’a giderek gönüllü askerler toplar.
Gönüllü askerleri ile Sivas’ın Kabak yaylasında konaklar. Bu
S A Y F A - 213 -
214 PROF. DR. HAYDAR BAŞ

gönüllü askerlere “Mücahidîn Alayı” adı verilmiştir. >
Mücahidîn Alayı Erzurum’a gider ve mücadeleye orada devam eder.
Cemaleddin Çelebi, Mustafa Kemal’e ve Kuvva hareketine olan desteğini göstermek için, Sivas ve Amasya’daki kongrelere de bizzat katılır.
Atatürk Büyük Nutuk’ta, Cemaleddin Efendi hakkında şunları belirtir:
“2 Ocak 1920 günü cemiyetin merkez kurullarına ve Hacıbektaş’ta Çelebi Cemalettin Efendi’ye, Mutki’de Hacı Musa Bey’e ayrıca bir bildirim yaptık.
Bu bildirimizin içindekiler ve yazılış biçimi şöyledir: Yolculuğumuz sırasında görüp incelediklerimiz bizlere, gerçek koruyucu Ulu Tanrı’nın yardımı ile meydana gelen millî birliğimizin dayanağı olan millî örgütün kök salmış, milletin ve yurdun geleceğini kurtarmak için gerçekten güvenilir bir güç ve erk durumuna gelmiş olduğunu sevinçle gösterdi.
Dış durum, bu ulusal dayanç ve birlik yüzünden, Erzurum ve Sivas Kongreleri ilkelerine göre ulusun ve yurdun yararına elverişli şekle girmiştir.
Kutsal birliğimize, dayanç ve inancımıza güvenerek töreye uygun isteklerimizin elde edileceği güne değin, hiç yılmadan çalışılması ve bu bildirimizin köylere varıncaya dek bütün ulusa duyurulması rica olunur.
Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Temsilciler Kurulu adına
Mustafa Kemal.”
S A Y F A - 214 -
HOŞGELDİN ATATÜRK 215
Buna göre Cemaleddin Çelebi, tüm Alevî-Bektaşî köylerine Millî Mücadele’ye katılmaları için telgraf çekmiştir.
Zafer kazanılana kadar Mustafa Kemal Paşa ile beraber hareket edilmiş; ilk Meclis açıldığında Ahmet Cemaleddin Çelebi Kırşehir Milletvekili olarak Meclis’teki yerini almıştır.
Meclis Başkan Vekilliği de kendine verilmiştir.
Kalp hastası olduğu için Ankara’ya gidemememiş, Gazi ile telgrafla haberleşmiştir.
Tedavisi için özel doktor gönderen Mustafa Kemal, Çelebi Efendi’nin bu durumdan müteessir olması üzerine ona, “Sen gelemesen de üzülme, senin adın yeter. Sen postunda otur, bize dua et” diye haber göndermiştir.
Cemaleddin Çelebi, Atatürk’e söz verdiği şekliyle cumhuriyetten kimseye söz etmez.Ancak ölüm döşeğinde iken, yerine geçecek kardeşi Veliyeddin Efendi’ye bu büyük sırrı verir ve Atatürk’ü desteklemesini vasiyet eder.
Cumhuriyetin ilanını göremeden vefat eder.Yerine geçen Veliyeddin Çelebi, post’a oturduktan sonra bir bildiri yayınlar.
Tüm yurda dağıtılan, 25 Nisan 1923 tarihli bildiride şunları yazar:
“Anadolu’da bulunan ceddim Hacı Bektaş Veli Hazretleri’ne samimi muhabbeti bulunan bütün sevenlerimize ve bizden yana olanlara duyurulur ki:
Bu milleti yeniden yaratarak bağımsızlığımızı sağlayan; varlığı bütün İslam dünyasına onur kaynağı olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi, Gazi namlı Mustafa Kemal Paşa Hazretleri’nin yayınladıkları bildirge, tümünüzce bilinmektedir. Gazi Paşa’nın
S A Y F A - 215 -

vatanın yücelmesi ve yükselmesi konusundaki her arzusunu yerine getirmek bizlerin en bitinci görevidir. Milletimizi kurtaracak mutluluğumuz u sağlayacak, onun koruyucu düşünceleridir Bunu inkâr edenlerin bizimle asla ilişkisi, ilgisi yoktur.
Yüce tar'ikatıımızın bütün üyelerine, Gazi Mustafa Kemal hazretleri'nin gösterdigi adaylardan başkasına oy vermemelerini, vatanımızın kurtulmasının ancak bu yolla gerçekleşebileceğini sizlere bütün önemiyle tavsiye ederim.
Hacıbektaş Çelebisi Veliyeddin.”
Atatürk bu beyannamenin yayınlanması münasebetiyle Veliyeddin Çelebi’ye şu telgrafı gönderir:
“Çelebi Veliyeddin Efendi Hazretlerine,
Yayınlamış buyurduğunuz, insanlarımıza doğru yolu gösteren koruyucu bildirgenizin süretini okudum. Ulusal zenginliğin doğmasına yardımcı olacak girişiminiz ve çalışmalarınız için, doğru yolu gösteren zatınıza saygılar sunarım. Söz konusu bildirgenin basılması ve her yana dağıtılması konusunda haber bekliyorum. Vatanın ve halkın mutluluğu için hizmet etmeyi kendilerine ülkü edinenler; Tanrı’nın sevabını kazanırlar ve sonsuza değin mutlu olurlar efendim.
Gazi Mustafa Kemal.”
Mustafa Kemal, 22 Mart 1922’de Abdülhalim Çelebi ile Mevlana türbesine bir ziyaret yapmıştır:
“Atatürk dergâhta yapılan Mevlevî ayinini izlemiş, Mevlana için övücü sözler söylemiştir.
Atatürk’ü dergâh şeyhi ve Konya Milletvekili Abdülhalim Çelebi bütün dervişleriyle birlikte saygı ile karşılamıştır.
S A Y F A - 216 -

vatanın yücelmesi ve yükselmesi konusundaki her arzusunu yerine getirmek bizlerin en bitinci görevidir. Milletimizi kurtaracak mutluluğumuz u sağlayacak, onun koruyucu düşünceleridir Bunu inkâr edenlerin bizimle asla ilişkisi, ilgisi yoktur.
Atatürk ile birlikte onlarda huzur kapısından Mevlana Türbesi’ne girdiler. Bir müzeden farksız binlerce sanat eseri ile donanmış türbeyi ilgi ve hayranlıkla gezdi. Mevlana’nın merkatı önünde saygı duruşunda bulunarak Fatiha okudu ve daha sonra dergâh semahanesine geçti.
Bu sırada Çelebi’nin işareti ile musikî başlamış, semaya girecek dervişler yerlerini almışlardı.
Atatürk bu müzik, şiir ve sema ziyaretinde kendinden geçmiş,
derin bir vecd ile yanındakilere, “Mevlana büyük, çok büyük’ diye seslenmiştir.” '97”
Kısaca kurtuluş mücadelesinde, Kuvva hareketinin temeli Bektaşilerin desteğidir, denilebilir.
________________________
97- İhsan Kayseri,Atatürk ve Konya.Arı Basımevi Konya 1981 s.74-75
S A Y F A - 217 -

KURTULUŞ SAVAŞI’NDA ATATÜRK
Atatürk’ün dinsiz olduğunu söyleyenlere en güzel cevap Kurtuluş Savaşı’dır aslında.
Zira Batı’nın emperyalist işgaline karşı başlatılan bu savaş; büyük bir yokluk içinde, silahsız, cephanesiz ama tam bir iman gücüyle başlamış ve aynı ruhla kazanılmıştır.
Kuvva hareketi olarak ifade edilen ilk direnişlerde Millî Mücadele’yi başlatanlar arasında dönemin müftüleri, hocaları yani din adamlarının rolü yadsınamaz.
Nakşi şeyhlerin İngilizlere destek aradığı,“Mustafa Kemal’i idam edin” ve “Kuvva hareketini durdurun” fetvaları verdiği günlerde, gerçek iman ehli hocalar halkı Mustafa Kemal ile beraber olmaya çağırmıştır.
Hatta İsparta’da Hafız İbrahim Efendi “Demiralay”, Afyonka-
S A Y F A - 219 -

rahisar’da Hoca İsmail Şükrü “Çelikalay” ismiyle gönüllülerden oluşan alaylar oluşturmuşlardır.
Göğsü imanla dolu bu vatanperver hocaların tavrı eşsiz Kurtuluş Savaşı’nın zeminini hazırlamıştır.
Bu bölümde bazılarım ele aldığımız hocaların halka yaptığı konuşmalar, miting bildirileri ve açıkladıkları beyanlar sizlere Kurtuluş Savaşı’nın iman gücüyle kazanıldığını gösterecektir.
Orijinal metinler, “Müslüman Türkler”, “iman azmi” ve benzeri ifadelerle doludur.
Bu maneviyat ordusunun halka karşı takındığı tavır, aslında İstanbul Hükümeti’nin vatanın kurtuluş ve milletin bekası için göstermesi gereken ve beklenilen ancak yapmadığı tavırdır.
Atatürk’ün dindarlığı hakkında yazılan kitapların bir kısmı bilinçli bir şekilde onun dini kullandığını ispatlamak için yazılmıştır.
Oysa Atatürk gerçek bir dindardır.
Kendi ifadesiyle; “Ben amel Müslümam değilim, cihad Müslümanıyım” demektedir.
Kuvva hareketini başlatanların din âlimleri, hocalar olması ve Mustafa Kemal ile bu hareketin bir vücut bularak topyekün memleket sathına yayılması, Mustafa Kemal’in hocaları kullandığını değil; göğsündeki iman ve cesaretle bu din âlimlerine katılarak rehberlik ettiğini göstermektedir.
“Kur’an elden gidiyor, gavur çizmelerine vatanı çiğnetmeyelim” gerekçeleri ile başlayan bölgesel savunma hattı, Mustafa Kemal gibi iman eri bir neferle tam mânâsına kavuşmuştur.
S A Y F A - 220 -

rahisar’da Hoca İsmail Şükrü “Çelikalay” ismiyle gönüllülerden oluşan alaylar oluşturmuşlardır.
HOŞGELDİN ATATÜRK | 221
Kurtuluş Savaşı kazanıldıktan sonra mecliste yaptığı şu konuşmaya bir bakınız:
“Muharebe meydanlarında emsalsiz kahramanlıklar ve şehamet (akıllıca yiğitlik) göstermiş olan zabitlerimizin, neferlerimizin ve kumandanlarımızın her biri ayrı ayrı bir menkıbe, bir destan teşkil eden harekatını tebcille (yüceltmeyle) ve hürmetle ve takdirle yâd ediyorum.
Ve bu şehamet meydanlarında rahmet-i Rahman’a kavuşan şühedamızın ervahına (ruhlarına) hep beraber Fatihalar ithaf edelim.”98'
Yüce Türk milleti ile Ata’sının arasını açmak isteyen bazı çevreler, onun 1923-1938 yılları arasında gerçekleştirdiği devrimleri “dinsizliğine” örnek göstermektedirler.
Halifeliğin kaldırılması bunların başında gelir. Kaldırılma konusuna ileride değinilecektir. Atatürk bıraktığı vasiyette dahi hilafetin geri geleceği günlerden bahsetmektedir.
Tekke ve zaviyelerin kapatılması, kılık kıyafette yapılan değişiklikler, medeni kanuna geçiş, takvim, ölçü, saatte Avrupa sisteminin örnek alınması, Arap alfabesinin bırakılarak Latin harflerinin benimsenmesi buna delil gösterilir.
Oysa genç Cumhuriyetin ilanından sonra başlatılan bu devrim atağının İslam dinine aykırı bir yönü bulunmamaktadır.
Karşımızda ağzı dualı bir anadan doğmuş, Ehl-i Beyt soyundan bir asker var.Ancak bu hayat telakkisi anlaşılırsa, Kurtuluş Savaşı’nı başlatma cesareti de daha iyi kavranabilir.
Cephelerde askerin namaz kılabilmesi için yer ayıran, hafızları cepheye sokarak Kur’an okutan, ellerini kaldırarak askerine
_________________________
98 Atatürk'ün Söylev Demeçleri, c.l, s.287.
S A Y F A - 221 -

dua eden ve bunlara herkesin şahit olduğu bir komutandır Mustafa Kemal.
Asker Mustafa Kemal, Kurtuluş Savaşı başlarken kendinin ve milletin sırtını dayadığı asıl gücü şöyle anlatmıştır:
“Türk Milleti, Allah’ın inayetine güvenerek hayatını kurtarmaya, yaşamak hakkına malik olduğunu dünyaya göstermeye azmettiği gün, bütün vesaitten mahrum, yalnız iman aşkı ve istiklal kuvvetine malik idi.” '99'
İfade ettiğimiz şekli ile Kurtuluş Savaşı’na Hacı Bektaş dergâhında yaptığı dua ile başlamıştır:
“Evladım önüme rehber eyledim. Meydana çıkıyorum. Yüzümü utandırma.”
Büyük Nutuk’ta, Samsun’a çıktığı günün Osmanlı'sını şöyle anlatır:
“1919 senesi Mayıs’ının 19. günü Samsun’a çıktım. Umumi harpte Osmanlı Devleti yenilmişti.
Harbe katılmaya karar veren ve en başta gelen Osmanlı idarecileri kendi hayatlarınm kaygısına düşerek memleketten kaçmışlardı.
Hilafet ve saltanat makamını işgal eden Vahideddin, soysuzlaşmış, şahsını ve yalnız tahtını kurtarabileceğini sandığı tedbirler düşünüyordu.
Damat Ferit Paşa’nın reisliğindeki kabine aciz, haysiyetsiz, korkaktı. Ordunun elinden silahı alınmıştı ve alınmaktaydı.
_______________________
99 - Atatürk’ün Tamim, Telgraf ve Beyannameleri, cilt 4, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınlan, Ankara, 2006, s.513.
S A Y F A - 222 -

HOŞGELDİN ATATÜRK | 223
Galip İtilaf Devletleri mütareke şartlarına uymaya lüzum görmüyordu. Donanmaları İstanbul’daydı.
Adana vilayeti Fransızlar, Urfa, Maraş, Antep şehirleri İngilizler tarafından işgal edilmişti. Antalya ve Konya’da İtalyanlar, Merzifon ve Samsun’da İngiliz askerleri vardı.
Doğuda Ermeniler Kars’ı, Ardahan’ı almışlardı. Daha içeriyi istiyorlardı.
Karadeniz kıyıları Pontus Rum Devleti olacaktı. İzmir daha 15 Mayıs’ta işgal edilmişti.
Memeleket içinde beliren mukavemet, teşekkülleri dağınık, teşkilatsız, başsızdı.
Halk bitkin, bezgindi. Yeni bir savaşa karşı çekingendi.” Kurtuluş Savaşı’na karar verdiği sırada Anadolu ne haldeydi?
Doğu Anadolu illeri Erzurum Kongresi beyannamesinde bunu şöyle kaleme aldırmıştır:
“Mütarekenin imzalanmasından sonra gittikçe artan sözleşmeyi bozan davranışlar ve İzmir, Antalya, Adana ve yöresi gibi memleketimizin önemli parçalarının fıilen işgali ve Aydın ilinde yapılan dayanılmaz Yunan faciaları ve Ermenilerin Kafkas içinde sınırlarımıza kadar dayanan soykırım ve Müslümanların yok edilmesi politikasıyla istila hazırlıkları ve Karadeniz kıyısmda Pontus hayalini gerçekleştirmek amacıyla hazırlıklar yapılması ve yalnızca bu amaçla Rusya kıyılarından akın akın göçmen adı altında gelen yabancı Rumları ve bu arada da silahlı eşkıya çetelerinin gönderilmesi ve çağrılması gibi olaylar. . .'100'
_______________________
100 - Atatürkçülük: Atatürk’ün Görüş ve Direktifleri, cilt 1, Genelkurmay Basımevi, Ankara, 1983, s.469.
S A Y F A - 223 -

Galip İtilaf Devletleri mütareke şartlarına uymaya lüzum görmüyordu. Donanmaları İstanbul’daydı.
Adana vilayeti Fransızlar, Urfa, Maraş, Antep şehirleri İngilizler tarafından işgal edilmişti. Antalya ve Konya’da İtalyanlar, Merzifon ve Samsun’da İngiliz askerleri vardı.
Doğuda Ermeniler Kars’ı, Ardahan’ı almışlardı. Daha içeriyi istiyorlardı.
Karadeniz kıyıları Pontus Rum Devleti olacaktı. İzmir daha 15 Mayıs’ta işgal edilmişti.
Memeleket içinde beliren mukavemet, teşekkülleri dağınık, teşkilatsız, başsızdı.
Halk bitkin, bezgindi. Yeni bir savaşa karşı çekingendi.” Kurtuluş Savaşı’na karar verdiği sırada Anadolu ne haldeydi?
Doğu Anadolu illeri Erzurum Kongresi beyannamesinde bunu şöyle kaleme aldırmıştır:
“Mütarekenin imzalanmasından sonra gittikçe artan sözleşmeyi bozan davranışlar ve İzmir, Antalya, Adana ve yöresi gibi memleketimizin önemli parçalarının fıilen işgali ve Aydın ilinde yapılan dayanılmaz Yunan faciaları ve Ermenilerin Kafkas içinde sınırlarımıza kadar dayanan soykırım ve Müslümanların yok edilmesi politikasıyla istila hazırlıkları ve Karadeniz kıyısmda Pontus hayalini gerçekleştirmek amacıyla hazırlıklar yapılması ve yalnızca bu amaçla Rusya kıyılarından akın akın göçmen adı altında gelen yabancı Rumları ve bu arada da silahlı eşkıya çetelerinin gönderilmesi ve çağrılması gibi olaylar. . .'100'
_______________________
100 - Atatürkçülük: Atatürk’ün Görüş ve Direktifleri, cilt 1, Genelkurmay Basımevi, Ankara, 1983, s.469.
Peki o sıralarda Saray’ın tavrı ne idi?
İngiltere Dışişleri Bakanlığı arşivlerinde 3 Nisan 1919 tarih ve 453 numara ile kayıtlı bir belge bulunmaktadır
Sadrazam Damat Ferit Paşa, 30 Mart 1919 günüİstanbul’daki İngiliz Yüksek Komiseri Amiral Caltrophe’a gitmiş ve bizzat hazırlanmış olan gizli bir anlaşma taslağının Fransızca çevrimini sunmuştur.
“Son Osmanlı padişahı Mehmet Vahdettin’in yabancılara karşı bağımsızlığını koruması, iç güvenliğini sağlaması karşılığındaTürkiye’yi on beş yıl süre ile İngiltere’ye sömürge olarak teklif etmiştir.İngiltere uygun gördüğü her yeri işgal edebilecekti.” "101"
Aynı süreçte, İngiliz Muhipleri Cemiyeti’nin kurucusu Sait Molla, İstanbul gazetesinde aynı istekleri kaleme aldı:
“. .. Artık mukadderatımız üzerinde ne himaye, ne manda kelimeleri bahis mevzu olabilir. Şimdi İngiliz taraftarları, İngiliz dostlarınca bahis mevzu olacak şey, o istiklalcilerin takip ettikleri gibi beynelmilel bir vazifeyi intaç edecek olan istiklal değil,
İngilizlerin yardımı ve himayesiyle teeyyüd edecek olan bir istiklaldir.”
Mustafa Kemal, Kurtuluş Savaşı’na başlarken Samsun’a hareket etmeden bir gün önce annesinin ve kızkardeşinin hayır dualarını almıştır.
Samsun’a çıktığı günü yaveri Cevat Abbas şöyle anlatır:
“O, o zaman Şark vilayetleri sayılan ve Samsun’dan başlayıp, şark ve cenub-i şarki (doğu ve güneydoğu) hudutlarında nihayet bulan ve memleketin dörtte birini teşkil eden vilayetlerin üzerinde,
______________________
101 - Attila İlhan, Hangi Atatürk, 14. Baskı, Türkiye İş Bankası Yayınlan, İstanbul, 2017, s.147.
S A Y F A - 224 -

Peki o sıralarda Saray’ın tavrı ne idi?
HOŞGELDİN ATATÜRK | 225
halk, memur, asker kitlelerinin başına; İtilaf Devletleri’nin tamamıyla inkıyadına (boyunduruğuna) girmiş bir devletin aleti olur zannıyle (düşüncesiyle) umumi müfettiş olarak gönderiliyordu.
Mustafa Kemal, Samsun’a hareket edeceği gün Yıldız’dan evine döndüğü zaman eski Bahriye Nazırı Hüseyin Rauf Bey’i kapısı önünde buldu. Rauf Bey, ilk söz olarak şunları söyledi:
“Gitme Kemal, aldığım malumata göre bineceğin vapuru Karadeniz’de batıracaklar! ’
Mustafa Kemal’in kafasından o anda şu düşünceler geçti:
Gidersem tutacaklar! Gitmezsem ne olacak ? Gene tutacaklar hem de daha kolaylıkla ve hapsedecekler. Kim bilir neler yapacaklar ve fakat memleket ve millet ne olacak?’
“Rauf ben gideceğim. Senin de başın sıkışınca hemen bana iltihak et (katıl)’ dedi. İki arkadaş el sıkıştılar ve ayrıldılar.
Mustafa Kemal, yaveri ile birlikte sahile indi ve kendisini bekleyen bir motorla Kızkulesi açığında demirli bulunan Bandırma vapuruna gitti.
Bandırma vapuru İtilaf Devletleri’nin koyduğu rejim icabı olarak Kızkulesi önünde muayene olmak üzere durdurulmuştu.
Vapur kalktı. Boğaz geçildi. Vapurun pusulası bozuk; paraketesi yoktu.
(...) Hep sahil boyunca yol alan Bandırma vapuru, bin müşkülat (zorluk) ile ve bata çıka üç günde Sinop’a varabildi.
Mustafa Kemal, Sinop’ta karaya çıktı. Samsun’a kara tarikiyle gitmek için yol ve vasıta sordu. Aldığı cevap şu idi: “Ne yol var ne de vasıta!’
S A Y F A - 225 -

Bunun üzerine Mustafa Kemal, bir avuç karargâh arkadaşlarına “çocuklar’ dedi. “Daha bir gecelik tehlike var. Onu da atlatabiliriz.’
Dalgalar arasında yuvarlanarak nihayet 1919 senesi Mayıs’ının 19. günü, Türk tarihinin en büyük kutsal günü, Salı sabahı Samsun’a varıldı.
Samsun’da ve Samsunlular arasında,hür vatan parçasının bu hür çocukları arasında o tarihlerde İtilaf askerleri ve mümessilleri vardı.
Buna rağmen Mustafa Kemal’in ilk planının tecelligâhı
(gerçekleşme yeri) Samsun oldu.
Çünkü daha fazla bekleyemezdi. İzmir’de, Aydın’da, Ayvalık’ta ve havalisinde Türkler boğazlanıyordu.” '102'
1927 nutkunda bunu şöyle anlatır:
“Beni İstanbul’dan sürmek ve uzaklaştırmak maksadıyla Anadolu’ya gönderenler tarafından, bu geniş ordu müfettişliğinin nasıl verildiğine belki şaşırırsınız.
Derhal ifade etmeliyim ki, onlar bana bu selahiyeti bilerek ve anlayarak vermediler.”
Zaten, 23 Haziran 1919’da İstanbul Hükümeti’nce geri çağrılmış;
8 Temmuz 1919’da ise hem askerlikten istifa etmiş, hem de
padişah bütün rütbe ve nişanlarını geri alarak kendisini ordudan çıkarmıştır.
Artık, İslam dini ve Müslümanları kurtarmak için vardır.
Annesine cepheden yazdığı mektuplar, “Memleketimizin kur-
__________________
102 - Gürer, 2007, s.191-192.
S A Y F A - 226 -

Bunun üzerine Mustafa Kemal, bir avuç karargâh arkadaşlarına “çocuklar’ dedi. “Daha bir gecelik tehlike var. Onu da atlatabiliriz.’
tuluşuna yönelik dualara devam etmenizi rica ile ellerinizden öperim” şeklinde ifadelerle biterdi. ”103”
İçinde bulunduğu imkansızlık Nutuk’ta şöyle kaleme alınmıştır:
“Ben ilk defa bu işe başladığım zaman en akıllı ve düşünür geçinen birtakım kimseler bana sordular: Paramız var mıdır? Silahımız var mıdır? Yoktur dedim. O zaman, o halde ne yapacaksın, dediler. Para olacak, ordu olacak ve bu millet bağımsızlığını kurtaracaktır, dedim.'104'
______________________
103 - Utkan Kocatürk, Doğumundan Ölümüne Kaynakçalı Atatürk Günlüğü, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara, 2007, s.267-268.
104 - Nutuk, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 1989, s.516.
S A Y F A - 227 -

KUVVA-Yİ MİLLİYE KONGRELERİ VE DÜZENLİ ORDUYA GEÇİŞ DÖNEMI
30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Mütarekesi 1. Dünya Savaşı’nı bizim açımızdan yenik olarak bitirmiştir.
Celal Bayar, hatıratında milletin her şeyden vazgeçtiği bir sırada Mustafa Kemal Paşa’nın nasıl her şeyi tersine çevirdiğini anlatır:
“Mustafa Kemal, kendisine tebliğ edilen şartların muğlak olduğuna, bundan düşmanların aleyhimize kolayca istifade edebileceğine işaret ederek Sadrazam ve Başkumandanlık Erkan-ı Harbiye Reisi İzzet Paşa’dan mütarekenin bazı maddelerini tasrihini istiyor.
(. . .) İzzet Paşa, mütarekenin şartlarına her ne pahasına olursa olsun uymak lazım geldiğini, muğlak kısımların tavzihine imkan
S A Y F A - 229 -

KUVVA-Yİ MİLLİYE KONGRELERİ VE DÜZENLİ ORDUYA GEÇİŞ DÖNEMI
bulunmadığını, İngilizlere cemilekâr muamele etmek icap eylediğini bildiriyor.
Mustafa Kemal’in bu cevaplara karşılığı şöyledir:
Düşmanların her dediğine “semi'na ve ata’na'" demekle tevellüt edecek akibet bütün memlekete müstevlileri sahip etmek olacaktır.Bir gün Osmanlı kabinesinin düşman tarafından tayin edileceğini göreceksiniz.” '105'
Hakikaten de dediği gibi olacaktır.
Durumu değerlendirmek için Vahdettin ile görüşecek ancak neticenin değişmediğini görünce 18 Teşrinisani 1918’de Vakit’te bir beyanat verecek; bununla Vahdettin ve etrafındakilerle arasındaki görüş ayrılığını ortaya koyacaktır.
Mütareke sonrasında Yıldırım Orduları Komutanı Mareşal Liman von Sanders’in görevi mütareke ile sona erdi.Yıldırım Orduları Grup Komutanlığı’nı da Adana’da Mustafa Kemal devraldı fakat 7 Kasım 1918’de Yıldırım Orduları Grubu lağvedildiği için fıilen bu ordular yoktu.
Bundan sonra Mondros hükümlerine göre Anadolu coğrafyasında güvenlik endişesi duydukları yerleri işgal yetkisine sahip devletlerin memleketi istilası başlamıştı.
9 Kasım 1918’de İngilizler İskenderun’u işgal ettiler. 2 Aralık’ta Fransızlar Dörtyol’a çıktılar.
7 Aralık 1918’de Fransızlar Antakya’yı, müteakiben İskenderun,u
15 Aralık 1918’de İngilizler Kilis’i,
_________________________
105 - Celal Bayar, 1955, s.21-22.
S A Y F A - 230 -

bulunmadığını, İngilizlere cemilekâr muamele etmek icap eylediğini bildiriyor.
7 Aralık’ta Mersin’i işgal ettiler.
26 Aralık 1918 ’e kadar Adana ili Toroslar bölgesinden Pozantı’ya kadar yine Fransızlar tarafından işgal edildi.
29 Aralık’ta Fransızlar Tarsus’u işgal etti. Adana’ya bir Ermeni polis müdürü tayin edildi.
3 Ocak 1919’da İngilizler Antep’i, 15 Ocak’ta Antep’i, 26 Şubat’ta Maraş’ı, 9 Mart’ta Samsun’u, 24 Mart’ta Urfa’yı işgal ettiler.
5 Kasım 1919’da İngilizler, Suriye toprakları gibi, Urfa, Maraş ve Antep’i Fransızlara bıraktılar.
Bu işgal sürecinde düzenli ordu dağıtılmış olmakla beraber, dinini,namusunu ve vatanını düşünen Türkler, bölgesel ve birbirinden bağımsız olarak Kuvva hareketine başlamışlardı ve bölgesel kongreler ile vatan müdafaasına ilk adımı atmışlardı.
Mustafa Kemal’in başlattığı Kurtuluş Savaşı’nın temellerini halk hareketi ve işgal tepkisi olarak aşağıdaki gelişmelerde görüyoruz.
Hocalar, din adamları, müftüler, Müslüman Türk’ün ruhunda mevcut olan, işgale karşı koyma gücünü ortaya çıkarmış; adeta Mustafa Kemal’e ve Kurtuluş Savaşı’na zemin hazırlamışlardır.
İlk direniş Dörtyol’da Fransızlara karşı gerçekleşti.
15 Mayıs 1919’da, İzmir’in işgalinden sonra resmen başladı.
Yoksa, bazılarının iddia ettiği gibi, Kuvva hareketi, Mustafa Kemal’in dini istismar ederek halkı galeyana getirdiği bir vaka değildir.
Tamamen tabandan; halkın içinden, zaten milletin sinesinde
S A Y F A - 231 -

meknuz millî ve dinî hassasiyetlerle doğmuş ve gelişmiştir.
Kısaca, Mustafa Kemal’in kalbindeki iman nuru, Müslüman Türk’ün göğsündeki imanla birleşmiştir.
“Mesela Balıkesir Cephesi ilk kumandanı olan Kazım Paşa (Millet Meclisi Başkanı ve Millî Müdafaa Vekili Orgeneral Kazım Özalp) hatıralarında şöyle demektedir:
“Aynı muhit içinde birbiriyle tezat halinde neticeler alıyorduk. Bunun başlıca sebebi; bazı yerlerde halka hakikatleri açıkça anlatacak vatanperver, cesur şahsiyetler bulabildiğimiz halde, bazı yerlerde gaflet, tereddüt, hatta ihanetle karşılaşmamız idi. En mükemmel ve emin neticeleri, halkın üzerine büyük tesir saihibi din adamlarımızın Millî Mücdeele’yi en geniş mânâ ve şümulü ile almalarıyla temin ediyorduk.
Bu meyanda vereceğim gurur verici misaller vardır.
Mesela, Burhaniye kazasında Şükrü ve Mehmet Hoca’lar, Müdafaa-i Hukuk Teşkilatı’nda evvel şahsî teşebbüsleriyle mukavemet teşkilatı kurmuşlardı. Bu mübarek insanlar, hayatlarını istihkar (hiçe sayarak) ederek vatan kurtuluşu için her türlü fedakârlığı kendi irade ve kararlarıyla yerine getirmişlerdir.”'106'
Genelkurmay yayınlarında, “Mustafa Kemal kurtuluş mücadelerine başlamadan evvel, Cebel-i Bereket Kuvay-i Milliye kumandanlığına Yörük Selim Beyi (süvari binbaşısıdır), Kozan, Kadirli, Kilikya, şark mıntıkası kumandanlığına Aydınoğlu Tufan Beyi (General Osman Tufan) Kilikya Kuvva-yi Milliye kumandanlığına Kozanoğlu Binbaşı Doğan Kemal Beyi görevlendirdi” şeklinde yazar.
_______________________
106 - Sarıkoyuncu, 2002, s.285-286
S A Y F A - 232 -

meknuz millî ve dinî hassasiyetlerle doğmuş ve gelişmiştir.
MİLLİ MÜCADELE’DE TÜRK BASINI NELER YAZIYORDU ?
İzmir’in işgali, basın üzerinde de derin etkiler bırakmış, birçok gazete halkı uyandırmak, Kuvva hareketi etrafında kenetlemek için makaleler kaleme almıştır.
Tasvir-i Efkar, Vakit, İkdam, İfham, İleri, Yeni Gün, Sebilürreşad gazeteleri Millî Mücadele’yi savunmuştur.
“Tasvir-i Efkar, Ruşen Bey ve fotoğrafçısı Kenan Bey’i Sivas’taki Millî Mücadele’yi yürütenlerin yanına göndererek önemli bir atılımda bulunmuş. Mustafa Kemal Paşa, Rauf ve Refet Beylerle mülakatlar yapmış, bunlar Tasvir-i Efkar gazete
sinde yayınlanmıştır.”107”
Yine bu gazetede, 18 Ekim 1919’da, gazete ile Mustafa Ke-
___________________________
107 - Zekai Güner (Yrd. Doç.), Millî Mücadele Başlarken Türk Kamuoyu, T. C. Kültür Bakanlığı
Kültür Eserleri, Ankara, 1999, s. 18.
S A Y F A - 233 -

mal Paşa arasında geçen telgraf görüşmesi vemillî hareketin hedeflerini açıklayan bir görüşme yayınlanmıştır.'108'
İkdam gazetesinin başyazarı Yakup Kadri Karaosmanoğlu’dur. İzmir’in işgali konusunda geniş bilgiler vermiş, işgali protesto mitinglerini yayınlamıştır.
Yeni Gün gazetesinin başyazarı Yunus Nadi’dir.
Millî Mücadele’ye İslamî açıdan bakan Sebilürreşad mecmuası hareketin destekleyicisidir.
Yine Kuvva hareketini destekleyen gazeteler arasında, Ahali (Samsun), Ahali (Edirne), Albayrak, Anadolu’da Yeni Gün, Antalya’da Anadolu, Babalık, Öğüd, Açıksöz, İstikbal, İzmir’e Doğru, Satvet-i Milliye, Yeni Adana gazeteleri vardır.
İrade-i Milliye, Mustafa Kemal Paşa tarafından, Heyet-i Temsiliye adına yayın yapmak için kurdurulan ilk Millî Mücadele gazetesi olarak
14 Eylül 1919’da Sivas’ta çıkmaya başlamıştır.
Baş yazılarının çoğu Mustafa Kemal Paşa’nın dikte ettirdiği yazılardan oluşmaktadır.
Hakimiyet-i Milliye; Mustafa Kemal’in direktifleri ile Sivas’ta yayınlanan İrade-i Milliye gazetesinin bir devamı olarak Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyet-i Temsiliyesi adına 10 Ocak 1920’de Ankara’da çıkarılmaya başlanmıştır.
İlk önceleri yazılar imzasız olarak çıkıyordu.Bu imzasız yazıların çoğu Mustafa Kemal (Atatürk) tarafından dikte ettirilen yazılardır."109”
“Memleket içinde muhalefet ve particilik hüviyeti arkasına
________________________
108 - Tasvir-i E&aı', no: 2874,
18 Ekim 1335-1919.
109 - Güner, 1999, s.19-35.
S A Y F A - 234 -

mal Paşa arasında geçen telgraf görüşmesi vemillî hareketin hedeflerini açıklayan bir görüşme yayınlanmıştır.'108'
gizlenen her türlü hıyanet ve habaset şahlanmıştı. Hürriyet ve İtilaf Partisi’ne mensup Alemdar, Sabah, Peyam gibi gazeteler, akıl ve hayale sığmayan ve vatanseverlikle zerrece telif kabul etmeyen şekilde tahrikat yapıyorlar; “İttihad ve Terakki valileri azlediliyor’ diye manşetler koyuyorlar, valilerin hemen değiştirilmesini istiyorlar ve bilhassa Sabah ile Peyam, 'Bitlis Valisi Mazhar Müfıd’in azli takarrür etmiştir’ şeklinde devamlı haberler yayıyorlardı. Hatta, 'Azledilmiştir’ diyenleri bile vardı.
Bu tarz neşriyat, yalnız beni mânen kırmakla kalmıyor, halk üzerindeki tesirleri ile çalışmama ve iş çıkarmama da mâni oluyordu. Bir sabah düşündüm, yapılacak iş yoktu.
Dahiliye Nazırı olan Mehmet Ali Bey’e bir telgraf çekerek, “Bu neşriyat doğru ise azlimi tebliğ buyurunuz.Değilse, idare bakımından bilhassa zararlı olan bu neşriyata nihayet verdiriniz’ dedim.
Özetini kaydettiğim bu telgrafıma Nazır, 19 Nisan 1335 tarih ve 5236 sayılı telgrafı ile cevap verdi. Nazır Bey, 'Gariptir ki, asayiş ve izale-i şekavet hususundaki himmetiniz şayan-ı teşekkürdür. Temin-i asayişe mütemadiyen itina olunması tavsiye olunur efendim’ diyen bu cevabında azlime ait müspet veya menfî hiçbir işarette bulunmuyordu.”'110'
Etki altındaki basın elbette sadece tabandan başlayan Kuvva hareketinin aleyhinde yalanlar yazmıyordu.
Mustafa Kemal ’in hakkında da her türlü iftirayı ve yalanı yazdlğı malumdur.
Bakınız, Erzurum Kongresi’ne Mustafa Kemal, askerî tüm
____________________
110 Kansu, c.1. s.8.
S A Y F A - 235 -

vazifelerini tamamen bırakarak girmiştir.
“. .. Paşa’nın, ’Kat’iyyen reddediyorum, İstanbul’a dönmiyeceğim’ demesinden sonra, Padişah da Paşa’ya, “O halde, resmi vazifeniz sona ermiştir’ tebliğini yapmış bulunuyordu. Yani Mustafa Kemal, Ordu Müfettişliği’nden azlediliyordu.
Paşa, bu anda demir bir iradenin ve kesin bir kararın tesiri altındaydı, bize, “Arkadaşlar, mesaimizin en ciddi ve en açık safhası işte şimdi başlıyor’ diyerek tebliğ etti: “Onlar beni azlediyorlar. Fakat ben hem memuriyetimden, hem de canım kadar sevdiğim mesleğimden, askerlikten de çekiliyorum.’
Ve derhal, yani Saray’la telgraf muhaberesinin sona ermesini ve bu sözleri bize söylemesini takiben Saray’a ve Harbiye Nezareti’ne istifasını bildirdi. Ve istifa telgrafnamesi saat on bire on kala Harbiye Nazırı’na, on birde de Padişah’a çekildi.
1335 yılı 7 Temmuzunu 8 Temmuza bağlıyan tarih gecesi, o anda muvaffakıyet kadar muvaffakıyetsizlik ihtimalini de sinesinde taşıyan bu hadiseye işte böylece sahne oldu.
Telgrafların çekilmesinden sonra, Paşa, en küçük bir tereddüt ve hatta teessür kaydetmiyerek, “Aziz arkadaşlarım, bu andan itibaren hiçbir resmi sıfat ve memuriyetim yok, bir millet ferdi olarak ve milletten kuvvet ve kudret alarak vazifeye devam edeceğim’ dedi.”'111”
Bu hadise o vakit gerek hükümet-i merkeziyenin resmi gazetesi olan Takvim-i Vekayi de, gerek diğer İstanbul gazetelerinde tamamiyle tahrif edilmiş olarak halk efkarına arzediliyordu.
Takvim-i Vekayi 9 Şevval 1337 ve 8 Temmuz 1335 tarihli
_________________
11 - Kansu, c.l, s.38-39.
S A Y F A - 236 -

vazifelerini tamamen bırakarak girmiştir.
“. .. Paşa’nın, ’Kat’iyyen reddediyorum, İstanbul’a dönmiyeceğim’ demesinden sonra, Padişah da Paşa’ya, “O halde, resmi vazifeniz sona ermiştir’ tebliğini yapmış bulunuyordu. Yani Mustafa Kemal, Ordu Müfettişliği’nden azlediliyordu.
Paşa, bu anda demir bir iradenin ve kesin bir kararın tesiri altındaydı, bize, “Arkadaşlar, mesaimizin en ciddi ve en açık safhası işte şimdi başlıyor’ diyerek tebliğ etti: “Onlar beni azlediyorlar. Fakat ben hem memuriyetimden, hem de canım kadar sevdiğim mesleğimden, askerlikten de çekiliyorum.’
Ve derhal, yani Saray’la telgraf muhaberesinin sona ermesini ve bu sözleri bize söylemesini takiben Saray’a ve Harbiye Nezareti’ne istifasını bildirdi. Ve istifa telgrafnamesi saat on bire on kala Harbiye Nazırı’na, on birde de Padişah’a çekildi.
1335 yılı 7 Temmuzunu 8 Temmuza bağlıyan tarih gecesi, o anda muvaffakıyet kadar muvaffakıyetsizlik ihtimalini de sinesinde taşıyan bu hadiseye işte böylece sahne oldu.
Telgrafların çekilmesinden sonra, Paşa, en küçük bir tereddüt ve hatta teessür kaydetmiyerek, “Aziz arkadaşlarım, bu andan itibaren hiçbir resmi sıfat ve memuriyetim yok, bir millet ferdi olarak ve milletten kuvvet ve kudret alarak vazifeye devam edeceğim’ dedi.”'111”
Bu hadise o vakit gerek hükümet-i merkeziyenin resmi gazetesi olan Takvim-i Vekayi de, gerek diğer İstanbul gazetelerinde tamamiyle tahrif edilmiş olarak halk efkarına arzediliyordu.
Takvim-i Vekayi 9 Şevval 1337 ve 8 Temmuz 1335 tarihli
_________________
11 - Kansu, c.l, s.38-39.
nüshasında şu iradeyi neşrediyordu:
“Üçüncü Ordu Müfettişi Mustafa Kemal Paşa’nın memuriyetine hitam verilmiştir. İşbu irade-i seniyenin icrasına Harbiye Nazırı memurdur.” Bu haber, Harbiye Nazırı Ferit Sadrazam Vekili Mustafa Sabri (Şeyhülislam) imzaları ile verilmişti.
İstifa eden Mustafa Kemal Paşa olduğu halde aşağı yukarı bir ay sonra 12 Ağustos 1335 tarihli İkdam gazetesinde şu manşeti okuyorduk:
“Mustafa Kemal Paşa silk-i askeriden tardolundu.” Ve yine büyük puntolu harflerle şu havadis neşrediliyordu:
“Müfettişliğe tayin olunduğu halde Anadolu’da harekat-ı milliye namı altında iğtişaşkarane hadiseler tevlit ve Erzurum’da akteylediği kongre kararıyle bazı mutalebatta bulunmak suretiyle hükümet-i merkeziyeyi müşkül bir vaziyet-i siyasîyeye ilkaya sebebiyet veren Mustafa Kemal Paşa’nın harekat-ı vakıası müstelzimi mücazat ahvalden bulunduğu cihetle kendisinin silki.”112'
Bazı gazeteler alenen İngiliz taraftarlığı yapmaktaydı.
Mesela Alemdar gazetesi, 21 Mayıs 1919’da yayınladığı nüshasındaki başmakalede: “İngilizleri istiyoruz” başlığını atmıştır.
“. . . Refi Cevad (Ulunay) tarafından yazılan makalede; Türklerin kendi güçleri ile adam olmalarına imkan blunmadığını, bunun acı olmakla beraber hakikat olduğu iddia edilmekte ve yatağımıza serilmeden önce bir kere daha Türklerin ellerini İngiltere’ye doğru uzatmaları istenmektedir.
Gazete üç günden beri şehrin her tarafında İngiliz mandasına Türkiye’nin terkedilmesi lehine imza toplandığını, halkın daha
____________________
112 - Kansu, c.1, s.40.
S A Y F A - 237 -

çoğunlukla bunu istemekte olduğunu ileri sürmekte ve “24 saat içinde 40 bin imza toplandı’ denilmektedir.'113'
Millî Mücadele başlarken basın, Kuvva hareketini ve Mustafa Kemal’i destekleyenler ile dış güçlerin himayesi için çalışanlar olarak ayrılmaktaydı. Bu ikinci guruba Saray da yardım ediyordu.
_________________________
113 - Alemdar, noz:1459-149,
21 Mayıs 1335-1919.
S A Y F A - 238 -

çoğunlukla bunu istemekte olduğunu ileri sürmekte ve “24 saat içinde 40 bin imza toplandı’ denilmektedir.'113'
Millî Mücadele başlarken basın, Kuvva hareketini ve Mustafa Kemal’i destekleyenler ile dış güçlerin himayesi için çalışanlar olarak ayrılmaktaydı. Bu ikinci guruba Saray da yardım ediyordu.
_________________________
113 - Alemdar, noz:1459-149,
21 Mayıs 1335-1919.
MİLLİ MÜCADELE’NİN İLK KURŞUNU DÖRTYOL’DA ATILMIŞTIR
Mondros’tan sonra, 9 Kasım 1918 günü öğleden sonra İskenderun’a 15 kişilik bir İngiliz müfrezesi çıktı ve resmen işgal başladı.
11 Aralık 1918’de İskenderun limanından çıkarma yapan Fransız askerlerine Dörtyol’da, 19 Aralık 1918’de Mehmet Kara tarafından sıkılan ilk kurşun Millî Mücadele’yi başlatmıştır.
3 Ermeni ile bir Türk’ün kavgası büyür, etraftan gelen Türkler; “Ömer Hocaoğlu Mehmet, kardeşi Ahmet ve arkadaşlarıyla bir Errneniyi öldürürler.Diğer iki Erıneni ise kaçar. Yaralı bir Ermeni Dörtyol’da Fransız karargâhına giderek durumu anlatır. O sırada Mehmet, kardeşi Ahmet’le birlikte 'Fransızlar bizi yakalar’ diyerek Karakese köyüne kaçarlar. Fransız üniforması giymiş Ermeni ve Fransız askerleri Özerli köyüne giderler.
S A Y F A - 239 -

Yaralı Ermeni'ye sizi kim dövdü diye sorduklarında Ermeni yanlışlıkla Özerli yerine Karakese köyünü gösterir.
Karakese köyünde Türkler, Dörtyol ve Özerli yollarına taşlardan barikat kurup beklerler.
Silahlanan halka Özerlili Hocaoğlu Mehmet emir verir: “Ben ateş etmeden kimse ateş etmesin. Ellemeyin, iyice yaklaşsınlar, Ölen kardeşlerimizin intikamını alacağız’ der.Fransız ve Ermeni askerleri 50 metre kadar yaklaşırlar.
İşte o anda Türkiye’de Millî Mücadele’nin ilk kurşununu düş- mana Ömer Hocaoğlu Mehmet Kara sıkar.”'114'
“Çete harbi; tankı, topu, teyyaresi, tüfeği ve cephanesi, doktoru ve ilacı olan düşmanla, bunlardan hiçbiri olmayan çetelerin, dolma tüfekle ve düşmandan alınan silah ve cephanelerle yarı aç, yarı tok olarak düşmanları perişan ettikleri bir kahramanlık destanıdır.
Çete harbi; Dörtyol’da atılan ilk kurşunla, Çukurova’da başlayan ve Anadolu’ya yayılan, Mustafa Kemal’in kurtuluş fikrine temel olan bir Kuvva-yi Milliye hareketidir.”'115'
“Dörtyol’un Küllü köyüne gelip yerleşen Kadı Hacı Mustafa ile Hafız Hoca Hasan Polat adlı iki Ahıskalı Türkü, köyün cami imamlığını yapıyorlardı.
Milli Mücadele’nin başlamasında Kara Hasan Paşa’ya ve çetelerine dinî, millî, manevî yardım ve destekleri olmuştur.
Çaylı köyünden Hoca Mehmet Can, Özetli köyünden Hacı Emin Hoca, Kuzuculardan Hacı İlyas Hoca, Hacı Mustafa Er -
________________________
114 - Kadir Aslan, Yiğit Dörtyol: Çeteler Kuva-yı Milliyeciler, Dörtyol Belediyesi Kültür Yayınları, Hatay, 2008, s.21-22.
115 - Aslan, 2008, s.25.
S A Y F A - 240 -

Yaralı Ermeni'ye sizi kim dövdü diye sorduklarında Ermeni yanlışlıkla Özerli yerine Karakese köyünü gösterir.
Karakese köyünde Türkler, Dörtyol ve Özerli yollarına taşlardan barikat kurup beklerler.
Silahlanan halka Özerlili Hocaoğlu Mehmet emir verir: “Ben ateş etmeden kimse ateş etmesin. Ellemeyin, iyice yaklaşsınlar, Ölen kardeşlerimizin intikamını alacağız’ der.Fransız ve Ermeni askerleri 50 metre kadar yaklaşırlar.
İşte o anda Türkiye’de Millî Mücadele’nin ilk kurşununu düş- mana Ömer Hocaoğlu Mehmet Kara sıkar.”'114'
“Çete harbi; tankı, topu, teyyaresi, tüfeği ve cephanesi, doktoru ve ilacı olan düşmanla, bunlardan hiçbiri olmayan çetelerin, dolma tüfekle ve düşmandan alınan silah ve cephanelerle yarı aç, yarı tok olarak düşmanları perişan ettikleri bir kahramanlık destanıdır.
Çete harbi; Dörtyol’da atılan ilk kurşunla, Çukurova’da başlayan ve Anadolu’ya yayılan, Mustafa Kemal’in kurtuluş fikrine temel olan bir Kuvva-yi Milliye hareketidir.”'115'
“Dörtyol’un Küllü köyüne gelip yerleşen Kadı Hacı Mustafa ile Hafız Hoca Hasan Polat adlı iki Ahıskalı Türkü, köyün cami imamlığını yapıyorlardı.
Milli Mücadele’nin başlamasında Kara Hasan Paşa’ya ve çetelerine dinî, millî, manevî yardım ve destekleri olmuştur.
Çaylı köyünden Hoca Mehmet Can, Özetli köyünden Hacı Emin Hoca, Kuzuculardan Hacı İlyas Hoca, Hacı Mustafa Er -
________________________
114 - Kadir Aslan, Yiğit Dörtyol: Çeteler Kuva-yı Milliyeciler, Dörtyol Belediyesi Kültür Yayınları, Hatay, 2008, s.21-22.
115 - Aslan, 2008, s.25.
dem, Çardaklı Hoca ile kapılı köyünden Ali Rıza Yılmaz Hoca (çifte tabancalı Hassa Müftüsü) Fransız ve Ermenilerin Dörtyol’u işgal etmeleri üzerine camileri kapatıp, silahını alarak Gavurdağlarında Kara Hasan Paşa çetesine katıldılar. Millî Mücaa dele’yi kazaınncaya kadar yiğitçe savaştılar.” 116'
“Dörtyol’dan gelen Fransız ve Ermeniler İcadiye ve Kuzuculu’yu top ateşine tutuyorlardı. Halk dağdan Kuzuculu’nun yanışını seyrediyordu. Evler camiler ateşe verilip yakılıyordu.
Bu duruma dayanamayan halkın umudu ve manevî kahramanlarından Çardaklı Hoca ve Emin Hoca halka hitap ederler:
“Düşman evimizi yurdumuzu işgal etti. Şimdi yakıp yıkıyorlar. Evsiz, yurtsuz ne zamana kadar yaşayabiliriz?
Allah’ım, vatanını, milletini seven düşmana karşı koysun. Haydin hep beraber düşmanla savaşalım’ dediler.”'117 '
“Atatürk’ü götüren tren Erzin’den sonra Dörtyol istasyonunda durur. Dörtyol halkı ve çeteler büyük bir bayram coşkusuyla karşılarlar Ata’sını. . .
Yolun bir tarafında Dörtyollu çeteler, diğer tarafında halk bulunuyordu.
Atatürk’ü ilk olarak Kaymakam Hafız Sadık Bey, Halk Fırkası Reisi Kara Hasan Paşa ve Halk Fırkası Katibi Emin Bey’le daire müdürleri karşıladılar. *
Memur ve subaylarında bulunduğu karşılamada çetecilerden Deliağa, İkizoğlu Hüseyin Efendi, Nazif Hoca, Mustafa Çavuş, Dudu Mehmet Ağa, Tellioğlu Osman Efendi, Hacı llyas Efendi,
________________________
116 Aslan, 2008, s.30.
117 Aslan, 2008, s.38.
S A Y F A - 241 -

dem, Çardaklı Hoca ile kapılı köyünden Ali Rıza Yılmaz Hoca (çifte tabancalı Hassa Müftüsü) Fransız ve Ermenilerin Dörtyol’u işgal etmeleri üzerine camileri kapatıp, silahını alarak Gavurdağlarında Kara Hasan Paşa çetesine katıldılar. Millî Mücaa dele’yi kazaınncaya kadar yiğitçe savaştılar.” 116'
“Dörtyol’dan gelen Fransız ve Ermeniler İcadiye ve Kuzuculu’yu top ateşine tutuyorlardı. Halk dağdan Kuzuculu’nun yanışını seyrediyordu. Evler camiler ateşe verilip yakılıyordu.
Bu duruma dayanamayan halkın umudu ve manevî kahramanlarından Çardaklı Hoca ve Emin Hoca halka hitap ederler:
“Düşman evimizi yurdumuzu işgal etti. Şimdi yakıp yıkıyorlar. Evsiz, yurtsuz ne zamana kadar yaşayabiliriz?
Allah’ım, vatanını, milletini seven düşmana karşı koysun. Haydin hep beraber düşmanla savaşalım’ dediler.”'117 '
“Atatürk’ü götüren tren Erzin’den sonra Dörtyol istasyonunda durur. Dörtyol halkı ve çeteler büyük bir bayram coşkusuyla karşılarlar Ata’sını. . .
Yolun bir tarafında Dörtyollu çeteler, diğer tarafında halk bulunuyordu.
Atatürk’ü ilk olarak Kaymakam Hafız Sadık Bey, Halk Fırkası Reisi Kara Hasan Paşa ve Halk Fırkası Katibi Emin Bey’le daire müdürleri karşıladılar. *
Memur ve subaylarında bulunduğu karşılamada çetecilerden Deliağa, İkizoğlu Hüseyin Efendi, Nazif Hoca, Mustafa Çavuş, Dudu Mehmet Ağa, Tellioğlu Osman Efendi, Hacı llyas Efendi,
________________________
116 Aslan, 2008, s.30.
117 Aslan, 2008, s.38.
242 PROF. DR. HAYDAR BAŞ
Esenin oğlu Ahmet Efendi, Divlimzade Hacı Efendi, Mehmet Emin Hoca, Resul Ağa ve Selim Çavuş da bulunuyorlardır'118'
Yine bölgede, Kadı Hoca Mustafa Polat ve kardeşi Hafız Hoca Hasan Polat, Millî Mücadele’ye katılanlara yardımcı olmuş yiğit hocalardandır.
____________________
118 Aslan, 2008, s.191.
S A Y F A - 242 -

242 PROF. DR. HAYDAR BAŞ
Esenin oğlu Ahmet Efendi, Divlimzade Hacı Efendi, Mehmet Emin Hoca, Resul Ağa ve Selim Çavuş da bulunuyorlardır'118'
Yine bölgede, Kadı Hoca Mustafa Polat ve kardeşi Hafız Hoca Hasan Polat, Millî Mücadele’ye katılanlara yardımcı olmuş yiğit hocalardandır.
____________________
118 Aslan, 2008, s.191.
ATATÜRK VE ALİ RIZA YILMAZ HOCA
Hani, Atatürk için, “İstiklal Mahkemelerinde hocaları astırdı” derler ya, alın size böyle olmadığı ile alakalı bir örnek:
“Kuzuculu’da Hacı İlyas Aksoy Hocaefendi bir konuşmasında, “don kısaldı, din kısaldı’ diyerek yapılan bir şikayet üzerine İstiklal Mahkemelerinde idama mahkum edilir. Olayı duyan bir gurup insan, Ali Rıza Hoca’nın yanına giderek durumu anlatırlar.
Ali Rıza Hoca da, İlyas Hoca’yı yanına alarak Osmaniyeli Divlimzade Hacı Efendi’nin yanına giderler. Durumu anlatırlar.
Millî Mücadele’de Osmaniye ve çevresinin kurtarılmasında büyük yararlılıklar gösteren güçlü bir çete reisi olan ve Atatürk’ün çok samimi dostlarından Divlimoğlu Hacı Efendi’den, Atatürk’le konuşarak idamı durdurmasını isterler.
Ali Rıza Hoca, 'Hacı İlyas Hoca’nın Millî Mücadele’de büyük
S A Y F A - 243 -

emeği ve çalışmaları olmuştur. Halk tarafından çok sevilmektedir. Eğer, bir şikayet üzerine idam edilirse büyük bir yanlışlık yapılmış olur. O zaman o şikayet edeni vurur ve ben de idama giderim’ der.
Divlimzade Hacı Efendi telefon açarak Atatürk’le konuşur. Durumu izah eder:
“Paşam, Hacı İlyas Hoca ile Ali Rıza Hoca da yanımda. Ali Rıza Hoca; affolmazsa, o şikayet edeni vurur, ben de idama giderim, diyor’ der.
Bunun üzerine Atatürk, “Şu çifte tabancalı hoca mı?’ der.
“Evet’ sözünün üzerine,“Onu Millî Mücadele’deki faaliyetlerinden, başarılı çalışmalarından tanıyorum’ der.
Atatürk, “O zaman, gidin şikayet edeni bulun,konuşun. Yeni bir dilekçe yazsın,ben yanlış anlamışım diye ifadesini değiştirip bana gönderin. Hacı İlyas Hocaefendi de mutlaka Ankara’ya gelecek’ der.
Yeni ifadeli dilekçeyi yazıp Atatürk’e gönderirler. Hacı İlyas Aksoy Hoca da Ankara’ya gider. Atatürk’le görüşür, serbest bırakılır'119'
Gelelim Kilis bölgesindeki Kuvva hareketine. ..
Genelkurmay Askerî Tarih ve Stratejik Etüd Başkanlığı’nca yayınlanan, “Birinci Dünya Harbi, Sina-Filistin Cephesi’ adlı kitapta şu bilgi vardır:
“Arap gurupların, Müslimiye’den Antep istikametlerini tuttuklarına ve bunları İngiliz kuvvetlerinin takip etmekte olduklarına dair bilgi alınması üzerine 7. Ordu Kumandanı, 28 Ekim
______________________
119 Aslan, 2008, s.151.
S A Y F A - 244 -

emeği ve çalışmaları olmuştur. Halk tarafından çok sevilmektedir. Eğer, bir şikayet üzerine idam edilirse büyük bir yanlışlık yapılmış olur. O zaman o şikayet edeni vurur ve ben de idama giderim’ der.
Divlimzade Hacı Efendi telefon açarak Atatürk’le konuşur. Durumu izah eder:
“Paşam, Hacı İlyas Hoca ile Ali Rıza Hoca da yanımda. Ali Rıza Hoca; affolmazsa, o şikayet edeni vurur, ben de idama giderim, diyor’ der.
Bunun üzerine Atatürk, “Şu çifte tabancalı hoca mı?’ der.
“Evet’ sözünün üzerine,“Onu Millî Mücadele’deki faaliyetlerinden, başarılı çalışmalarından tanıyorum’ der.
Atatürk, “O zaman, gidin şikayet edeni bulun,konuşun. Yeni bir dilekçe yazsın,ben yanlış anlamışım diye ifadesini değiştirip bana gönderin. Hacı İlyas Hocaefendi de mutlaka Ankara’ya gelecek’ der.
Yeni ifadeli dilekçeyi yazıp Atatürk’e gönderirler. Hacı İlyas Aksoy Hoca da Ankara’ya gider. Atatürk’le görüşür, serbest bırakılır'119'
Gelelim Kilis bölgesindeki Kuvva hareketine. ..
Genelkurmay Askerî Tarih ve Stratejik Etüd Başkanlığı’nca yayınlanan, “Birinci Dünya Harbi, Sina-Filistin Cephesi’ adlı kitapta şu bilgi vardır:
“Arap gurupların, Müslimiye’den Antep istikametlerini tuttuklarına ve bunları İngiliz kuvvetlerinin takip etmekte olduklarına dair bilgi alınması üzerine 7. Ordu Kumandanı, 28 Ekim
______________________
119 Aslan, 2008, s.151.
1918 akşamı Kilis’e giderek, orada gereken teşkilatı kurmuş ve Antep’teki kumandanlığa gerekli emirleri vermiştir.
Mustafa Kemal Paşa’nın Kilis’e gelişinden sonra Kilis’te ikinci bir milis gücü oluşturulmuştur.” 120“
Yine Kasım 1918’de, Adana’ya yaptığı bir ziyarette, mütareke hükümlerine kendilerinin riayet etmediklerini, daha ağır şartlar altında memleketi ezeceklerinî, bu yüzden büyük felaketlere maruz kalan memleketlerden birisi olan Adana’nın büyük zaiyata uğrayacağını, şimdiden işgal kuvvetlerine karşı koymak ve hazırlıkta bulunmak için aralarında teşkilat kurmalarını, münasip yerlerde siper kazmalarını, lazım gelen silah ve malzemenin kendisi tarafından temin edileceğini söylemiştir.'121'
Bu sırada Mustafa Kemal, Yıldırım Orduları Grubu Komutanıdır.
Esasen Mustafa Kemal’in bu yaklaşımı, 1919 ’un 19 Mayıs’ında Samsun’a çıkmasından çok Önce Kuvva hareketine destek olduğunu da göstermektedir.
Nutuk’ta da yer verdiği bir Yahya Kaptan vardır.
Hatta yaveri Cevat Abbas aracılığıyla emir verdiği ve küçük bir birlik kurdurduğu da yazmaktadır.
Zira Mustafa Kemal, 3. Ordu Müfettişi olarak Samsun’a tayin edilmemiş olsaydı, Anadolu’ya geçerek Millî Mücadele’yi başlatmak için Kocaeli üzerinden gizli bir plan hazırlamıştı.
“Yahya Kaptan ve arkadaşlarının görevi, Kocaeli yarımada
____________________________
120 Türk İstiklal Harbi Güney Cephesi, Cilt 4, Genel Kurmay Başkanlığı Harp Dairesi Yayınlan, Ankara, 1966, s.48.
121 İbrahim Meşe, İşgalden Kurtuluşa Kilis: Aralık 1918-1920, Kilis Kültür Derneği Yayınlan, Ankara, 2017, s.53.
S A Y F A - 245 -

1918 akşamı Kilis’e giderek, orada gereken teşkilatı kurmuş ve Antep’teki kumandanlığa gerekli emirleri vermiştir.
Mustafa Kemal Paşa’nın Kilis’e gelişinden sonra Kilis’te ikinci bir milis gücü oluşturulmuştur.” 120“
Yine Kasım 1918’de, Adana’ya yaptığı bir ziyarette, mütareke hükümlerine kendilerinin riayet etmediklerini, daha ağır şartlar altında memleketi ezeceklerinî, bu yüzden büyük felaketlere maruz kalan memleketlerden birisi olan Adana’nın büyük zaiyata uğrayacağını, şimdiden işgal kuvvetlerine karşı koymak ve hazırlıkta bulunmak için aralarında teşkilat kurmalarını, münasip yerlerde siper kazmalarını, lazım gelen silah ve malzemenin kendisi tarafından temin edileceğini söylemiştir.'121'
Bu sırada Mustafa Kemal, Yıldırım Orduları Grubu Komutanıdır.
Esasen Mustafa Kemal’in bu yaklaşımı, 1919 ’un 19 Mayıs’ında Samsun’a çıkmasından çok Önce Kuvva hareketine destek olduğunu da göstermektedir.
Nutuk’ta da yer verdiği bir Yahya Kaptan vardır.
Hatta yaveri Cevat Abbas aracılığıyla emir verdiği ve küçük bir birlik kurdurduğu da yazmaktadır.
Zira Mustafa Kemal, 3. Ordu Müfettişi olarak Samsun’a tayin edilmemiş olsaydı, Anadolu’ya geçerek Millî Mücadele’yi başlatmak için Kocaeli üzerinden gizli bir plan hazırlamıştı.
“Yahya Kaptan ve arkadaşlarının görevi, Kocaeli yarımada
____________________________
120 Türk İstiklal Harbi Güney Cephesi, Cilt 4, Genel Kurmay Başkanlığı Harp Dairesi Yayınlan, Ankara, 1966, s.48.
121 İbrahim Meşe, İşgalden Kurtuluşa Kilis: Aralık 1918-1920, Kilis Kültür Derneği Yayınlan, Ankara, 2017, s.53.
sında asayişi temin etmek, Türk köylerine tecavüzde bulunan Ermeni ve Rum çetelerinin cinayet ve soygunlarına engel olmaktı. Ayrıca Mustafa Kemal Paşa’nın Anadolu’da güvenli bir bölgeye ulaşıncaya kadarki seyahatinde gerekli güvenliği sağlama ve koruma görevi için düşünülen Kuva-yi Milliye müfrezesi Yahya Kaptan’ın milis kuvvetleri idi.
Mustafa Kemal Paşa bir gün Kocaeli yarımadasının taş köprüsü üzerinden veya İzmit Körfezi'nden istifade edilerek 20. Kolordu hudutlarına ulaşılacak bir yolun emniyetle alınması tedbirlerini bana emretti.
(. . .) Yahya Kaptan ile üç beş arkadaşı ilk müfrezemizi teşkil edecekti.
Değirmendere havalisinde 1. Dünya Savaşı içerisinde eşkıyalıkları ile Türk köylülerine zarar veren ve bahçıvanlıktan yetişmiş Ve eşkıyalıktan vazgeçirdiğim üç beş kişilik kuvvetindeki çeteyi de müfrezemize ilave edecek ve İznik-Yenişehir havalisinden geçerek 20. Kolordu kıtaatından birine ulaşmak kararımız planlanmıştı.
(. . .) Anadolu’da Kocaeli yolu ile gizlice geçebilmek üzere bütün hazırlıklar tamamlandığı ve Kocaeli ormanlarındaki ağaçların yapraklanmasının beklendiği bir sırada, Padişah Vahdettin’in onayı alınmış ve Mustafa Kemal Paşa’ya 3. Ordu Müfettişiliği görevi verilmişti.
Bu görev Samsun yolu ile Anadolu’ya çıkabilme olanağı sağladığı için, aylar önceden gizlice hazırlanan Kocaeli üzerinden Anadolu’ya gizlice geçme planına da artık gerek kalmamıştı.” '122 '
__________________________
122 - Gürer, 2007, s.222-225.
S A Y F A - 246 -

sında asayişi temin etmek, Türk köylerine tecavüzde bulunan Ermeni ve Rum çetelerinin cinayet ve soygunlarına engel olmaktı. Ayrıca Mustafa Kemal Paşa’nın Anadolu’da güvenli bir bölgeye ulaşıncaya kadarki seyahatinde gerekli güvenliği sağlama ve koruma görevi için düşünülen Kuva-yi Milliye müfrezesi Yahya Kaptan’ın milis kuvvetleri idi.
Mustafa Kemal Paşa bir gün Kocaeli yarımadasının taş köprüsü üzerinden veya İzmit Körfezi'nden istifade edilerek 20. Kolordu hudutlarına ulaşılacak bir yolun emniyetle alınması tedbirlerini bana emretti.
(. . .) Yahya Kaptan ile üç beş arkadaşı ilk müfrezemizi teşkil edecekti.
Değirmendere havalisinde 1. Dünya Savaşı içerisinde eşkıyalıkları ile Türk köylülerine zarar veren ve bahçıvanlıktan yetişmiş Ve eşkıyalıktan vazgeçirdiğim üç beş kişilik kuvvetindeki çeteyi de müfrezemize ilave edecek ve İznik-Yenişehir havalisinden geçerek 20. Kolordu kıtaatından birine ulaşmak kararımız planlanmıştı.
(. . .) Anadolu’da Kocaeli yolu ile gizlice geçebilmek üzere bütün hazırlıklar tamamlandığı ve Kocaeli ormanlarındaki ağaçların yapraklanmasının beklendiği bir sırada, Padişah Vahdettin’in onayı alınmış ve Mustafa Kemal Paşa’ya 3. Ordu Müfettişiliği görevi verilmişti.
Bu görev Samsun yolu ile Anadolu’ya çıkabilme olanağı sağladığı için, aylar önceden gizlice hazırlanan Kocaeli üzerinden Anadolu’ya gizlice geçme planına da artık gerek kalmamıştı.” '122 '
__________________________
122 - Gürer, 2007, s.222-225.