BEŞİNCİ BÖLÜM
![]() ![]() ![]() |
MİLLİ MÜCADELE’DE ÖNE ÇIKARAK HALKI ÖRGÜTLEYEN MÜFTÜLER VE DİN ADAMLARI
Bu bölümde yer verdiğimiz müftüler, müderrisler, din adamları; Mustafa Kemal’in liderliğinde, düzenli bir orduya dönüşene kadar kurdukları küçük birlikler ile, düşmanın Anadolu topraklarında ilerleyişini durdurmuş; düşman devletlere ve saraya kendi imkanları ile işgali durdurmaları yönünde önemli beyannameler göndermiş, telgraflar çekmişler, binlerce kişinin katıldığı mitingler tertiplemişlerdir.
Devrek Müftüsü Abdullah Sabri, müderrisînden Hacı Süleyman, Çine’de Millî Ordu Müftüsü Esad, İsmail Şükrü Efendi (Çelikalay), Hafız İbrahim Efendi (Demiralay), Karacabey müfti-i sabıkı Mustafa Fehmi, İnebolu Müftüsü Ahmed Hamdi Efendi, Urfa Müftüsü Hasan Hüsnü Efendi, Denizli Müftüsü Ahmed Hulusi Efendi, Amasya Müftüsü Hacı Tevfik, Kuvva hareketinin
S A Y F A - 251 -

sında asayişi temin etmek, Türk köylerine tecavüzde bulunan Ermeni ve Rum çetelerinin cinayet ve soygunlarına engel olmaktı. Ayrıca Mustafa Kemal Paşa’nın Anadolu’da güvenli bir bölgeye ulaşıncaya kadarki seyahatinde gerekli güvenliği sağlama ve koruma görevi için düşünülen Kuva-yi Milliye müfrezesi Yahya Kaptan’ın milis kuvvetleri idi.
Mustafa Kemal Paşa bir gün Kocaeli yarımadasının taş köprüsü üzerinden veya İzmit Körfezi'nden istifade edilerek 20. Kolordu hudutlarına ulaşılacak bir yolun emniyetle alınması tedbirlerini bana emretti.
(. . .) Yahya Kaptan ile üç beş arkadaşı ilk müfrezemizi teşkil edecekti.
Değirmendere havalisinde 1. Dünya Savaşı içerisinde eşkıyalıkları ile Türk köylülerine zarar veren ve bahçıvanlıktan yetişmiş Ve eşkıyalıktan vazgeçirdiğim üç beş kişilik kuvvetindeki çeteyi de müfrezemize ilave edecek ve İznik-Yenişehir havalisinden geçerek 20. Kolordu kıtaatından birine ulaşmak kararımız planlanmıştı.
(. . .) Anadolu’da Kocaeli yolu ile gizlice geçebilmek üzere bütün hazırlıklar tamamlandığı ve Kocaeli ormanlarındaki ağaçların yapraklanmasının beklendiği bir sırada, Padişah Vahdettin’in onayı alınmış ve Mustafa Kemal Paşa’ya 3. Ordu Müfettişiliği görevi verilmişti.
Bu görev Samsun yolu ile Anadolu’ya çıkabilme olanağı sağladığı için, aylar önceden gizlice hazırlanan Kocaeli üzerinden Anadolu’ya gizlice geçme planına da artık gerek kalmamıştı.” '122 '
__________________________
122 - Gürer, 2007, s.222-225.
güçlenmesinde gayret eden, önde gelenlerindendir.
Bunlar Mustafa Kemal ile şahsen temasa geçmiş, orduya teçhizat, mühimmat yardımını örgütlemişlerdir
Bu geniş bölüm, bazılarının “Mustafa Kemal din adamlarını kullandı” iddiasını da çürütmektedir. Zira pek çoğu ilk Meclis’te mebus olarak da yer alacak eğitimde olan müftülerin esasen son derece şuurlu bir şekilde “gavur çizmesi görmektense ölmeyi tercih ettiklerini” okuyacaksınız.
S A Y F A - 252 -

sında asayişi temin etmek, Türk köylerine tecavüzde bulunan Ermeni ve Rum çetelerinin cinayet ve soygunlarına engel olmaktı. Ayrıca Mustafa Kemal Paşa’nın Anadolu’da güvenli bir bölgeye ulaşıncaya kadarki seyahatinde gerekli güvenliği sağlama ve koruma görevi için düşünülen Kuva-yi Milliye müfrezesi Yahya Kaptan’ın milis kuvvetleri idi.
Mustafa Kemal Paşa bir gün Kocaeli yarımadasının taş köprüsü üzerinden veya İzmit Körfezi'nden istifade edilerek 20. Kolordu hudutlarına ulaşılacak bir yolun emniyetle alınması tedbirlerini bana emretti.
(. . .) Yahya Kaptan ile üç beş arkadaşı ilk müfrezemizi teşkil edecekti.
Değirmendere havalisinde 1. Dünya Savaşı içerisinde eşkıyalıkları ile Türk köylülerine zarar veren ve bahçıvanlıktan yetişmiş Ve eşkıyalıktan vazgeçirdiğim üç beş kişilik kuvvetindeki çeteyi de müfrezemize ilave edecek ve İznik-Yenişehir havalisinden geçerek 20. Kolordu kıtaatından birine ulaşmak kararımız planlanmıştı.
(. . .) Anadolu’da Kocaeli yolu ile gizlice geçebilmek üzere bütün hazırlıklar tamamlandığı ve Kocaeli ormanlarındaki ağaçların yapraklanmasının beklendiği bir sırada, Padişah Vahdettin’in onayı alınmış ve Mustafa Kemal Paşa’ya 3. Ordu Müfettişiliği görevi verilmişti.
Bu görev Samsun yolu ile Anadolu’ya çıkabilme olanağı sağladığı için, aylar önceden gizlice hazırlanan Kocaeli üzerinden Anadolu’ya gizlice geçme planına da artık gerek kalmamıştı.” '122 '
__________________________
122 - Gürer, 2007, s.222-225.
güçlenmesinde gayret eden, önde gelenlerindendir.
Bunlar Mustafa Kemal ile şahsen temasa geçmiş, orduya teçhizat, mühimmat yardımını örgütlemişlerdir
Bu geniş bölüm, bazılarının “Mustafa Kemal din adamlarını kullandı” iddiasını da çürütmektedir. Zira pek çoğu ilk Meclis’te mebus olarak da yer alacak eğitimde olan müftülerin esasen son derece şuurlu bir şekilde “gavur çizmesi görmektense ölmeyi tercih ettiklerini” okuyacaksınız.
AMASYA’DA MÜFTÜ HACI TEVFİK EFENDİ
9 Mart 1919’da Samsun, İngilizler tarafından derhal işgal edildi. Aynı ay içinde Merzifonda işgale uğradı ve Amasya ilini zorlamaya başladılar.
Din adamlarını burada da halkın önünde görüyoruz.
İngilizlerin saat kulesinin kapısını kırarak Türk bayrağını indirip, İngiliz bayrağı asmasmdan sonra halk galeyana gelmiştir.
“Topçu yüzbaşısı Cevat Bey, “Biz muharebe meydanlarında bunun için mi cenk ettik?’ diyordu.
Amasya şehir merkezi kısa sürede olayın yayılması ile çalkalanıyordu. Saathane önünde toplanan ahali hep bir ağızdan şiddetle protestoya başladı. Durumdan iyice korkan İngilizler saat kulesinin kapısım tuttular. Kendi bayraklarının kuleden indirilmesine engel olmaya çalışıyorlardı.
S A Y F A - 253 -

AMASYA’DA MÜFTÜ HACI TEVFİK EFENDİ
9 Mart 1919’da Samsun, İngilizler tarafından derhal işgal edildi. Aynı ay içinde Merzifonda işgale uğradı ve Amasya ilini zorlamaya başladılar.
Din adamlarını burada da halkın önünde görüyoruz.
İngilizlerin saat kulesinin kapısını kırarak Türk bayrağını indirip, İngiliz bayrağı asmasmdan sonra halk galeyana gelmiştir.
“Topçu yüzbaşısı Cevat Bey, “Biz muharebe meydanlarında bunun için mi cenk ettik?’ diyordu.
Amasya şehir merkezi kısa sürede olayın yayılması ile çalkalanıyordu. Saathane önünde toplanan ahali hep bir ağızdan şiddetle protestoya başladı. Durumdan iyice korkan İngilizler saat kulesinin kapısım tuttular. Kendi bayraklarının kuleden indirilmesine engel olmaya çalışıyorlardı.

“Çıkaralım paçavrayı, yırtalım gardaşlar’ sesleri arasında, “Susun susun hocaefendiler geliyor’ diye bağrıldı. Halk ise hem yol açıyor, hem de “olmaz, olmaz böyle bir şey’ diyorlardı.Açılan yoldan da Müftü Hacı Tevfik Efendi, Kadı Ali Himmet Efendi, Hoca Bahaddin Efendi ve Vaiz Abdurrahman Kamil Efendiler, “Sakin olalım, sakin olalım’ diyerek geldiler. Hepsi de endişeliydiler.
Gözyaşlarını tutamayan Kadı Ali Himmet Efendi, 'Allah büyüktür. Bizim gibi bir asil milletin memleketinde böyle âlimler,
evliyalar bulundukça, yabancı bayrağı buralarda dalgalanamaz’ diye sesini yükseltti.
Halkın galeyanı arasında ansızın beklenmeyen bir uğultu oldu, peşinden de oldukları yere yattılar.
Kısa süren fırtınanın, saat kulesinin tepesindeki İngiliz bayrağını paramparça ederek Yeşilırmak üzerine savurup attığını, ayağa kalkan bütün ahali gördüğü zaman sevinç nidaları her yanı sardı.
Tekbir sesleri getirerek ayağa kalkanlar, İngiliz bayrağının yerinde olmadığını gördüler.
Halkın ani cesaret bulması ve bayrağın aniden sökülerek yok olmasından korkan İngiliz askerleri geri çekildiler. Kule kapısından kaçan askerler, hükümet konağına koşarak girdiler. Halk ise kuleden indirilen Türk bayrağını besmele ve tekbir sesleri ile geri çektiler.
Hükümet konağında mutasarrıfın odasında tartışan İngiliz temsilci Solter, dışarıda cereyan eden olay karşısında korkuya kapılıp yanındaki askerleri ile otomobile binip kaçtı'123'
_______________________
123 - Hüseyin Menç, Millî Mücadele Yıllarında Amasya, 5. Baskı, Amasya BelediyesiYaymlan, s. 11.
S A Y F A - 254 -

“Çıkaralım paçavrayı, yırtalım gardaşlar’ sesleri arasında, “Susun susun hocaefendiler geliyor’ diye bağrıldı. Halk ise hem yol açıyor, hem de “olmaz, olmaz böyle bir şey’ diyorlardı.Açılan yoldan da Müftü Hacı Tevfik Efendi, Kadı Ali Himmet Efendi, Hoca Bahaddin Efendi ve Vaiz Abdurrahman Kamil Efendiler, “Sakin olalım, sakin olalım’ diyerek geldiler. Hepsi de endişeliydiler.
Gözyaşlarını tutamayan Kadı Ali Himmet Efendi, 'Allah büyüktür. Bizim gibi bir asil milletin memleketinde böyle âlimler,
evliyalar bulundukça, yabancı bayrağı buralarda dalgalanamaz’ diye sesini yükseltti.
Halkın galeyanı arasında ansızın beklenmeyen bir uğultu oldu, peşinden de oldukları yere yattılar.
Kısa süren fırtınanın, saat kulesinin tepesindeki İngiliz bayrağını paramparça ederek Yeşilırmak üzerine savurup attığını, ayağa kalkan bütün ahali gördüğü zaman sevinç nidaları her yanı sardı.
Tekbir sesleri getirerek ayağa kalkanlar, İngiliz bayrağının yerinde olmadığını gördüler.
Halkın ani cesaret bulması ve bayrağın aniden sökülerek yok olmasından korkan İngiliz askerleri geri çekildiler. Kule kapısından kaçan askerler, hükümet konağına koşarak girdiler. Halk ise kuleden indirilen Türk bayrağını besmele ve tekbir sesleri ile geri çektiler.
Hükümet konağında mutasarrıfın odasında tartışan İngiliz temsilci Solter, dışarıda cereyan eden olay karşısında korkuya kapılıp yanındaki askerleri ile otomobile binip kaçtı'123'
_______________________
123 - Hüseyin Menç, Millî Mücadele Yıllarında Amasya, 5. Baskı, Amasya BelediyesiYaymlan, s. 11.
TRAKYA PAŞAELİ MÜDAFAA-İ HEY’ET-İ OSMANİYESİ
Mondros Ateşkes Andlaşması’ndan sonra, halkın işgale karşı direnişini simgeleyen ilk cemiyet budur.
1 Aralık 1918’de kurulmuştur. Edirne kongresi sonrasında, “Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” ile birleşene kadar faaliyetini bu isim altında sürdürmüştür.
Beyannamede şöyle yazar:
“Ecdadımzın celalet yadigârı olarak, Avrupa’da elimizde yalnız Edirne Vilayeti kalmış iken, bu mübarek toprakların Müslüman olan mühim bir kısmı da kötü idare yüzünden Bulgar boyunduruğuna geçmiştir.
Bu da yetmiyormuş gibi son zamanlarda payitahtın bekçisi olan yurdumuza göz diktiğini görmekten elem ve ızdırap duymaktayız.
S A Y F A - 255 -

Türklerin gadre uğramış haklarını müdafaa etmek için Trakya Paşaelı Müdafaa-i Hey'et-i Osmaniyesi teşekkül etmiştir.'124'
Cemiyetin ilk reisi, Edirne Müftüsü Mestan Efendi, ikincisi Müftü Hilmi Efendi’dir.
Trakyalıların, Edirne kongresinde silahlı savunma kararı almaları Mustafa Kemal Paşa tarafından takdirle karşılanmıştır.'125'
__________________________
124 Tarık Zafer Tunaya, Türkiye’de Siyasi Partiler, 5. Baskı, İletişim Yayınlan, İstanbul, 2015, s.479.
125 Güner, 1999, s.l79-207.
S A Y F A - 256 -

Türklerin gadre uğramış haklarını müdafaa etmek için Trakya Paşaelı Müdafaa-i Hey'et-i Osmaniyesi teşekkül etmiştir.'124'
Cemiyetin ilk reisi, Edirne Müftüsü Mestan Efendi, ikincisi Müftü Hilmi Efendi’dir.
Trakyalıların, Edirne kongresinde silahlı savunma kararı almaları Mustafa Kemal Paşa tarafından takdirle karşılanmıştır.'125'
__________________________
124 Tarık Zafer Tunaya, Türkiye’de Siyasi Partiler, 5. Baskı, İletişim Yayınlan, İstanbul, 2015, s.479.
125 Güner, 1999, s.l79-207.
REDD-İ İLHAK CEMİYETİ KONGRESİ 21-22 MART 1919
“... İzmir’in (Yunan) işgalinden önce yapılan bu kongreden sonra Ege bölgesi şehir ve kasabalarında ayrıca Redd-i İlhak Cemiyeti veya şubeleri kuruldu.
İşgalden önce gerçekleşen bir mitingde, İzmir Müftüsü Rahmetullah Efendi, “Kardeşlerim ciğerlerinizde bir soluk nefes kalmadıkça, damarlarınızda bir damla kan kalmadıkça, anavatanımızı düşmanlara teslim etmeyeceğinize Kur’an-ı Kerim’e el basarak birlikte yemin edelim’ dedi.
Rahmetullah Efendi, İzmir Valisi İzzet Bey’in Yunan işgaline karşı çıkılmaması emri üzerine de, “Vali Bey, bu sakalım, kanımla kızarabilir ama bu alna Yunan alçağını sükünetle selamlamış olmanın karasını sürerek huzur-u İlahiye çıkamam’ diye haykırmıştır.”'126'
___________________
126 Sarıkoyuncu, 2002, c.1, s.22.
S A Y F A - 257 -

REDD-İ İLHAK CEMİYETİ KONGRESİ 21-22 MART 1919
Redd-i İlhak ismi altında olmayan daha Kasım 1918’de Manisa’da kurulan “İstihla-ı Vatan/Vatan Kurtarmak’ grubu gibi çeşitli kuruluşlar da vardı.
İzmir’in işgali sonrasında kurulan Aydın ve yöresindeki Aydın Heyet-i Milliyesi de mahalli bir teşebbüstür.
Şehrin işgal edildiği gün, Müftü Ahmet Hulusi Efendi, 15 Mayıs 1919 günü düzenlediği mitingde, Denizli halkına, “İşgal edilen memleket halkının silaha sanlması dinî bir görevdir” diye konuşma yapmıştır.
“17 Mayıs’ta ise Denizli Çal Müftüsü Ahmet İzzet (Çalgüner) Efendi de halkın millî harekâta katılmasına gayrete başlamıştı.
Bir toplantısında, “Allah’ımız bir, Peygamberimiz bir, Kitabımız bir, vatanımız bir olduğuna göre muhafazasına mecburuz.
Mukaddesatımızı müdafaa için Allah’ın ve Peygamberin emirlerine uymak gereklidir. Çöken saray saltanatının yerine milletin kalbindeki iman nuru bir kat daha parlamıştır’ diye konuşmuştur.
Bu arada Müftü Ahmet İzzet Efendi, toplantıda hazır bulunanlardan bir de imzalı senet almıştır. Çal halkından 20 kişinin imzaladığı senette, “Cümlemiz dinimizi, vatanımızı, namusumuzu vikaye için size iştirak etmeye söz veriyoruz’ yazar.” '127'
İşgalin tepkileri içinde 10 Haziran 1919’da kurulan Denizli Heyet-i Milliyesi şu beyannameyi yayınlamıştı:
“. .. Allah’ın büyüklüğüne güvenen namuslu ve mert kardeşler, silahlarıyla birer birer gelip bize el uzatıyorlar.Yarın Yunanlıların pis ve murdar ayakları altında inleye inleye ölmektense, bugün ya mertçesine ölmeye ya şerefle, namusla yaşamaya azmettik.” '128'
______________________
127 Sankoyuncu, 2002, c.1, s.20.
128 Aydemir, 1976, c.2, s.158.
S A Y F A - 258 -

Redd-i İlhak ismi altında olmayan daha Kasım 1918’de Manisa’da kurulan “İstihla-ı Vatan/Vatan Kurtarmak’ grubu gibi çeşitli kuruluşlar da vardı.
İzmir’in işgali sonrasında kurulan Aydın ve yöresindeki Aydın Heyet-i Milliyesi de mahalli bir teşebbüstür.
Şehrin işgal edildiği gün, Müftü Ahmet Hulusi Efendi, 15 Mayıs 1919 günü düzenlediği mitingde, Denizli halkına, “İşgal edilen memleket halkının silaha sanlması dinî bir görevdir” diye konuşma yapmıştır.
“17 Mayıs’ta ise Denizli Çal Müftüsü Ahmet İzzet (Çalgüner) Efendi de halkın millî harekâta katılmasına gayrete başlamıştı.
Bir toplantısında, “Allah’ımız bir, Peygamberimiz bir, Kitabımız bir, vatanımız bir olduğuna göre muhafazasına mecburuz.
Mukaddesatımızı müdafaa için Allah’ın ve Peygamberin emirlerine uymak gereklidir. Çöken saray saltanatının yerine milletin kalbindeki iman nuru bir kat daha parlamıştır’ diye konuşmuştur.
Bu arada Müftü Ahmet İzzet Efendi, toplantıda hazır bulunanlardan bir de imzalı senet almıştır. Çal halkından 20 kişinin imzaladığı senette, “Cümlemiz dinimizi, vatanımızı, namusumuzu vikaye için size iştirak etmeye söz veriyoruz’ yazar.” '127'
İşgalin tepkileri içinde 10 Haziran 1919’da kurulan Denizli Heyet-i Milliyesi şu beyannameyi yayınlamıştı:
“. .. Allah’ın büyüklüğüne güvenen namuslu ve mert kardeşler, silahlarıyla birer birer gelip bize el uzatıyorlar.Yarın Yunanlıların pis ve murdar ayakları altında inleye inleye ölmektense, bugün ya mertçesine ölmeye ya şerefle, namusla yaşamaya azmettik.” '128'
______________________
127 Sankoyuncu, 2002, c.1, s.20.
128 Aydemir, 1976, c.2, s.158.
128 Aydemir, 1976, c.2, s.158.
Denizli’de din adamlarımız gerçek aydınlar olarak halkı Millî Mücadele’ye karşı örgütlemeye çalışırken, İstanbul Hükümeti bu başarılı girişimden korkmuştur.
Padişahın otoritesini kuvvetlendirmek maksadıyla Şehzade Abdürrahim Efendi başkanlığındaki heyet 25.4.1919’da Denizli’ye ulaşmıştır.
Heyet üyelerinden Süleyman Şefik Paşa, Denizli hükümet konağı önünde toplanan halka bir konuşma yaptı.Bu konuşmada mütareke hükümlerine uymanın millet ve memleket selameti için gerekli olduğu, halkın sükün içinde iş ve güçleriyle uğraşmaları ve Hıristiyanlarla iyi geçinmeleri halinde herhangi bir tehlikenin söz konusu olmadığı irade buyuruldu. Bu arada hatip tarafından sözlerine başında padişahın bildirisi okundu ve selamı halka iletildi.
Kuvva hareketi imanlı vatanperverlerin gayretiyle büyürken, Müdafaa-i Hukuk ve Redd-i İlhak Cemiyeti, 12.7.1919’da Denizli Kuvva-yi Milliyesi olarak kuruldu.
İstanbul Hükümeti’nin, Takvim-i Vekayi’nin 3 Ağustos 1919 tarihli nüshasında yayınlanan talimatında, Mustafa Kemal ve arkadaşları asayişi bozmak için çeteler kuranlar olarak vasfedilecektir.'129'
“Manisa’da Manisa Müftüsü Alim Efendi, Cemiyet-i İslamiyye adında bir örgüt kurmuş; işgal sonrasında Müftü Alim Efendi, Kırkağaç Müftüsü Hacı Rıfat Efendi, Burhaniye Müftüsü Mehmet Muhip Efendi, Edremit Müftüsü Hafız Cemal Efendi, Tire Müftüsü Sunullah Efendi Yunan işgalini dinî açıdan değerlendiren bir fetva vermişlerdir.
_________________________
129 - Orhan Vural, “İstiklal Savaşı’nda Müftülerin Hizmetleri”, Sebilüıreşad, Cilt 1, Sayı 12, s.185-187.
S A Y F A - 259 -

Ayrıca fetvada Yunanlılarla birlikte Damat Ferit hükümctinin tel’in edildiği de vurgulanmıştır.
Bundan dolayıdır ki, fetvayı veren din adamları, hem Yunan makamları, hem de İstanbul Hükümeti tarafından idama mahkum edilmişlerdir.”130"
__________________________
130-Teoman Ergül, Kurtuluş Savaşı’nda Manisa, Manisa Kültür Sanat Kurumu Yayınları, İzmir, 1991 .
S A Y F A - 260 -

Ayrıca fetvada Yunanlılarla birlikte Damat Ferit hükümctinin tel’in edildiği de vurgulanmıştır.
Bundan dolayıdır ki, fetvayı veren din adamları, hem Yunan makamları, hem de İstanbul Hükümeti tarafından idama mahkum edilmişlerdir.”130"
__________________________
130-Teoman Ergül, Kurtuluş Savaşı’nda Manisa, Manisa Kültür Sanat Kurumu Yayınları, İzmir, 1991 .

BİLECİK MÜDAFAA-İ HUKUK CEMİYETİ VE MEHMET NURİ EFENDİ (BİLECİK MÜFTÜSÜ)
Mili Mücadele’nin başlamasınm ardından Bilecik’te Müftü Mehmet Nuri’nin öne çıktığını görürüz. Orhan Gazi Camii’nde yaptığı konuşma sonrasında kendi başkanlığında Ertuğrul Livası (Bilecik) Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kurulmuştur.
“Milletin haysiyeti, şerefı, hürriyeti ve istiklali gerçekten tehlikeye düşmüştür. Yunan gavurundan kurtulmak için gerekirse Bilecik’in bütün fertlerinin ölmeyi göze alması lazımdır.
Müftünüz olarak diyorum ki, alçak Yunan’ın zulüm ve vahşetine katlanmaktansa seve seve ölelim. Şehit olalım. Cennete gidelim ama önce düşmanı ata yadigârı yurttan kovalım. Bir ve beraber olalım. Bir araya gelip teşkilat kuralım. Gazamız mübarek olsun. Allah bizimle beraberdir.”
S A Y F A - 261 -
O tarihlerde, Bilecik, Ertuğrul Livası adı altında Bursa vilayetine bağlıydı. Bursa’nın valisi Kuva-yı Milliye karşıtı idi. Yerine geçen vali de ondan farksız olmadı. Ancak Mehmet Nuri Efendi Kuvva hareketine desteğini sürdürdü.
Bilecik ve çevresinde Kuva-yı Milliye’nin personel, silah, cephane ve malzeme bakımından ikmal edilmesinde de önemli hizmetlerde bulunmuştur.
Mustafa Kemal Paşa’nın, 4 Mart 1920 tarihli bildirisi üzerine, yeni hükümetin millî isteklere uygun nitelikte kurulması için Meclis-i Mebusan’a telgraf çekmiştir.
Ankara fetvasını, Bilecik Müftüsü olarak imzalamıştır.
TBMM başkanlığına çektiği 26 Nisan 1920 tarihli telgrafıyla, Millî Meclis’in Ankara’da toplanmasmı içtenlikle kutlamıştır.
Birçok tanınmış şahsiyet, bu meyanda Mahmut Celal Bey (Celal Bayar) de, Mehmet Nuri Efendi’nin yardımı ile Ankara’ya gelebilmiştir.
Onun bölgedeki hizmetlerinden rahatsız olan Yunanlılar şehit etmiştir.
“. . . O gün öğleden sonra Bilecik Müftüsü Mehmet Nuri Hoca, silahlı ve yanında arkadaşı eşraf’tan Hacı Saffettin amca olduğu halde şemsiyesine dayanarak Bergoz Bağlarına doğru çıkıyorlardı. Uluyol’ a kadar gitmişlerdi. Orada rastladıkları Yunan devriyeleri tarafından Müftü şehit edilmiş ve kendisini Deresakarı köyü mezarlığına defnetmişler, defin tabiatiyle köylüler tarafından yapılmıştır.” '131'
____________________
131Kuzu,2015,s.47-51.
S A Y F A - 262 -

O tarihlerde, Bilecik, Ertuğrul Livası adı altında Bursa vilayetine bağlıydı. Bursa’nın valisi Kuva-yı Milliye karşıtı idi. Yerine geçen vali de ondan farksız olmadı. Ancak Mehmet Nuri Efendi Kuvva hareketine desteğini sürdürdü.
Bilecik ve çevresinde Kuva-yı Milliye’nin personel, silah, cephane ve malzeme bakımından ikmal edilmesinde de önemli hizmetlerde bulunmuştur.
Mustafa Kemal Paşa’nın, 4 Mart 1920 tarihli bildirisi üzerine, yeni hükümetin millî isteklere uygun nitelikte kurulması için Meclis-i Mebusan’a telgraf çekmiştir.
Ankara fetvasını, Bilecik Müftüsü olarak imzalamıştır.
TBMM başkanlığına çektiği 26 Nisan 1920 tarihli telgrafıyla, Millî Meclis’in Ankara’da toplanmasmı içtenlikle kutlamıştır.
Birçok tanınmış şahsiyet, bu meyanda Mahmut Celal Bey (Celal Bayar) de, Mehmet Nuri Efendi’nin yardımı ile Ankara’ya gelebilmiştir.
Onun bölgedeki hizmetlerinden rahatsız olan Yunanlılar şehit etmiştir.
“. . . O gün öğleden sonra Bilecik Müftüsü Mehmet Nuri Hoca, silahlı ve yanında arkadaşı eşraf’tan Hacı Saffettin amca olduğu halde şemsiyesine dayanarak Bergoz Bağlarına doğru çıkıyorlardı. Uluyol’ a kadar gitmişlerdi. Orada rastladıkları Yunan devriyeleri tarafından Müftü şehit edilmiş ve kendisini Deresakarı köyü mezarlığına defnetmişler, defin tabiatiyle köylüler tarafından yapılmıştır.” '131'
____________________
131Kuzu,2015,s.47-51.
MUSTAFA LÜTFİ EFENDİ BİLECİK-SÖĞÜT MÜFTÜ SU
15 Ağustos 1911’de Söğüt Müftülüğü’ne tayin edilen Mustafa Lütfı Efendi, millî harekete katılmıştır.
Söğüt Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin kuruluşu ve faaliyetlerinde görev aldı. Söğüt Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin kurucuları; Abdullah (Timurlenkoğlu), azalar; Cevdet Baybura, Müftü Mustafa (Kileci), Nuri Büyüktuğrul, Sabri İpek, Mehmet (Madenoğlu), Ragıp (İpek), Nail (Kibaroğlu), Hazım (Şahin) ve Ali Osman (Yazgan)’dır.
Ayrıca Ankara fetvasını Söğüt Müftüsü olarak tasdik etmiştir.” '132'
________________________
132 - Kuzu, 2015, s.63-64.
S A Y F A - 263 -

MUSTAFA LÜTFİ EFENDİ BİLECİK-SÖĞÜT MÜFTÜ SU
URFA MÜFTÜSÜ HASAN HÜSNÜ EFENDİ (AÇANAL)
30 Ekim 1919’da, Urfa’nın Fransızlar tarafından işgalinin başlamasıyla, Urfalılar adına şehrin ileri gelenleri ile birlikte yetkililere protesto telgrafları çekti.
“. .. Hükümet dairelerine kontrol memurları koymak, kanunlara aykırı olarak istediklerini tutuklamak, v.s. süretiyle padişahın hükümranlık hakkına karıştıkları gibi, bütün ruhumuzla bağlı olduğumuz bayrağımızı resmî dairelerden indirerek, kutsal yurdumuzu Fransız sömürgesi haline koymuşlardır Ffransa’nın bu yolsuz işlemleri Türkiye’yi bu zorlu kavganın ebedi mağluplarından birisi saydıklarını açıkça ortaya koyuyor.
(. . .) Bu haksızlıklara karşı son ferdine kadar kanını dökmeye karar veren milletimiz, ülkemizde herhangi bir işgalin kaldırılmasıyla Fransız kötülüklerine bir son verilmesini, İtilaf Devletleri Yüksek Meclisi’ne bu telgraflarımızın arz buyurulmasını is
tirham ederiz.”
S A Y F A - 265 -

URFA MÜFTÜSÜ HASAN HÜSNÜ EFENDİ (AÇANAL)
Müftü Hasan Hüsnü Efendi, kendinden önceki Urfa Müftüsü Müslim ve Belediye Başkanı Mustafa Efendi’lerle birlikte imzaladığı protesto telgrafında da Ermenilerin tutumuna dikkat çekmiştir.
Urfa Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin, eşraf ve ileri gelenlerce benimsenmesinde Müftü Hasan Efendi’nin önemli katkısı olmuştur.
Millî hareket lehindeki bu gelişmelerden memnun kalan Mustafa Kemal Paşa, 31 Ekim 1919 tarihinde Müftü ve ileri gelenlere aşağıdaki telgrafı göndermiştir:
“Müftü-i Belde hazretleri ve eşraf-ı muteberan-ı kirame,Vatan ve dinimizle ilgili hislerinize şükran duyuluyor.Meşru bir hükümet ve bağımsız bir millet olarak yaşamaya azmetmiş olan hiçbir ecnebi ve işgal ve kontrolünü kabul edemez, millî teşkilatlanmayı genişletiniz. Mütareke hükümlerine aykırı olan her türlü haksızlığı protesto ve icabında fiilen reddetmeniz meşru ve kutsal amaçlarımızın gerçekleşmesi için şarttır.
Millet, maksadını gerçekleştirinceye kadar davasına devam edecektir.”'133'
Dahasonra Ermenilerin tecavüzleri hakkında da şöyle bir telgraf hazırlamışlardır:
“1920 senesi Ocak ayının 17. günü saat 10’da meçhul bir sebep dolayısıyla Ermeniler, evvela fark edilmeyecek şekilde birer ikişer dükkanlarını kapatarak gitmişlerdi.
Biraz sonra bu hal, ani ve umumi bir şekilde yapılmış ve heyecanla koşup mahallelerine çekilmekle neticelenmişti.
________________________
133 - Sarıkoyuncu, 2002, s.184-186
S A Y F A - 266 -

Müftü Hasan Hüsnü Efendi, kendinden önceki Urfa Müftüsü Müslim ve Belediye Başkanı Mustafa Efendi’lerle birlikte imzaladığı protesto telgrafında da Ermenilerin tutumuna dikkat çekmiştir.
Urfa Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin, eşraf ve ileri gelenlerce benimsenmesinde Müftü Hasan Efendi’nin önemli katkısı olmuştur.
Millî hareket lehindeki bu gelişmelerden memnun kalan Mustafa Kemal Paşa, 31 Ekim 1919 tarihinde Müftü ve ileri gelenlere aşağıdaki telgrafı göndermiştir:
“Müftü-i Belde hazretleri ve eşraf-ı muteberan-ı kirame,Vatan ve dinimizle ilgili hislerinize şükran duyuluyor.Meşru bir hükümet ve bağımsız bir millet olarak yaşamaya azmetmiş olan hiçbir ecnebi ve işgal ve kontrolünü kabul edemez, millî teşkilatlanmayı genişletiniz. Mütareke hükümlerine aykırı olan her türlü haksızlığı protesto ve icabında fiilen reddetmeniz meşru ve kutsal amaçlarımızın gerçekleşmesi için şarttır.
Millet, maksadını gerçekleştirinceye kadar davasına devam edecektir.”'133'
Dahasonra Ermenilerin tecavüzleri hakkında da şöyle bir telgraf hazırlamışlardır:
“1920 senesi Ocak ayının 17. günü saat 10’da meçhul bir sebep dolayısıyla Ermeniler, evvela fark edilmeyecek şekilde birer ikişer dükkanlarını kapatarak gitmişlerdi.
Biraz sonra bu hal, ani ve umumi bir şekilde yapılmış ve heyecanla koşup mahallelerine çekilmekle neticelenmişti.
________________________
133 - Sarıkoyuncu, 2002, s.184-186
Ahali-i İslamiye, bu heyecanın sebebini bir türlü anlayamamıştı.
Buna rağmen o zaman bırakıp gitmek isteyenlere bir şey olmadığnıı ve heyecana gerek bulunmadığını söylemiş ve gerekli yardımı yapmış idik.
Aynı günden ta bugüne kadar erkek, kadın, çocuk, ihtiyar, ahali-i Hıristiyaniyeye sabahtan akşama kadar pazarda, hamamda Ve serbest dolaşıp alışveriş etmekte oldukları ve hiçbir İslam’ın fena bir muamelesine maruz kalmadıkları ve vaktinde adi kavga bile görülüp, işitilmediği halde, Hıristiyanlar, memlekette asayişsizlikten bahsederek dükkanlarını açmamakta devam ediyorlar.
Urfa’nın, İngilizlerin taht-ı işgalinde iken, aynı hadise iki defa daha tekrar etmişti” denildikten sonra telgraf şöyle devam etmişti:
“. .. Daima mutlak bir sükünet içinde yaşayan Urfa Islam ahalisi, bu hale hayretle bakmakta ve bir mânâ verememektedirler. Ahalinin sükünet perverliğine bütün Hıristiyanlar şahit oldukları halde memleketin asayişini lekelemekte bir siyasî maksat olduğuna biz artık kanaat getirmiş bulunuyoruz. İngilizlerin Urfa’dan çekileceği rivayeti söylenmeye başladığı zaman Fransızların işgaline dair henüz bir rivayet şayi olmamış iken bu hadise birkaç gün fasılayla iki kere tekerrür etti ve buna müteakip Fransız işgali vukü buldu.
Şimdi de anlaşılıyor ki. ..
Urfa’nın senelerce işgal altında bulundurmak zaruretine binaen havadis icadı hilesine teşebbüs ediliyor.
S A Y F A - 267 -

Ahali-i İslamiye, bu heyecanın sebebini bir türlü anlayamamıştı.
Medeniyet âleminin hakiki temsilcisi olan Amerika’nın sırf İnsanî prensiplerine ve bütün beşeriyetin tebcil ettiği düsturlarına karşı, siyasî dimağları istila emellerine çare bulmak istiyorlarsa, vatanını düşünen vatandaşlarıyla iyi ilişkilerden başka bir hisle mütehassıs olmayan ve bunu Hıristiyanlara sermaye vermek, ticarî ve ziraat akdetmek, cins ve mezhep tefrik etmeksizin memuriyetlere getirmek süretiyle iyi niyetini ispat etmış olan memleketimizin tarihini, şerefini, bu siyasetle medeniyet âleminde lekelemek usulünü takbih eder ve bütün medeniyet âlemine protesto ederiz.” '134'
____________________
134 - Kuzu, 2015, s.76-77
S A Y F A - 268 -

Medeniyet âleminin hakiki temsilcisi olan Amerika’nın sırf İnsanî prensiplerine ve bütün beşeriyetin tebcil ettiği düsturlarına karşı, siyasî dimağları istila emellerine çare bulmak istiyorlarsa, vatanını düşünen vatandaşlarıyla iyi ilişkilerden başka bir hisle mütehassıs olmayan ve bunu Hıristiyanlara sermaye vermek, ticarî ve ziraat akdetmek, cins ve mezhep tefrik etmeksizin memuriyetlere getirmek süretiyle iyi niyetini ispat etmış olan memleketimizin tarihini, şerefini, bu siyasetle medeniyet âleminde lekelemek usulünü takbih eder ve bütün medeniyet âlemine protesto ederiz.” '134'
____________________
134 - Kuzu, 2015, s.76-77
İZMİR’İN İŞGALİ DİYARBAKIR’I DA HAREKETE GEÇİRİR
İzmir İlhak-ı Red Heyet-i Milliyesi’nden gelen 14.5.1919 tarihli bir telgrafta, “İzmir ve havalisi Yunan halkına ilhak ediliyor. İşgal başladı. İzmir ve yerleri tamamen ayakta ve heyecanda.
İzmir son ve tarihi gününü yaşıyor. Son imdadımız sizin göstereceğiniz muavenete bağlıdır. Mitingli telgraflarla her yere başvurunuz ve vatan ordusuna katılmaya hazırlanınız” deniyordu.
O tarihte Belediye Reisi olan Dellalzade Abdurrahman Efendi ’nin daveti üzerine şehir halkının ileri gelenlerinden bir grup 22 Mayıs 1919’da belediye binasına toplanmış, İzmir işgalinin protestosu üzerine konuşmakta ve çekilecek tellerin kaleme alınması ile meşgul iken Sadrazam Ferit Paşa’nın ajan vasıtasıyla neşredilen tebliği ki şark vilayetlerinde bir Ermenistan kurul
masından da bahsediyordu- halkı galeyana getirdi.
S A Y F A - 269 -

İZMİR’İN İŞGALİ DİYARBAKIR’I DA HAREKETE GEÇİRİR
Eski belediye binası önünde büyük bir miting yapıldı. İzimir’in işgali protesto edildi. bununla ilgili protesto telleri çekildi. Sonra ajans haberi ele alınarak Sadrazam Ferit Paşa’ya, “Vilayet-i Şarkiyye, Amavud babanızdan kalmış mülki mevrusunuz değildir ki, Ermenilere peşkeş çekiyorsunuz” ifadeli bir tel çekilmesine ve bir millî heyet seçilmek üzere ertesi
(23 Mayıs 1919) Cuma günü saat yedide belediye binasında yeniden toplanılmasma karar verildi.
Seçilen on bir kişi rey sırasına göre şunlardır:
Müftü İbrahim Efendi Reis, Cemil Paşazade Mustafa Bey, Behram Paşazade Arif Bey, Garnizade Dr. O. Cevdet (Akkaynak) Bey, Piranizade Nazım (Önen) Bey, Hacı Niyazi (Çıkıntaş) Bey, Züllüzade İhsan Hamid (Tiğrel) Bey, Hayalizade Kamil Bey.'135'
____________________
135 - Şevket Beysanoğlu, Bütün Cepheleriyle Diyarbakır, Şehir Matbaası, Diyarbakır, 1963, s.165-166. .
S A Y F A - 270 -

Eski belediye binası önünde büyük bir miting yapıldı. İzimir’in işgali protesto edildi. bununla ilgili protesto telleri çekildi. Sonra ajans haberi ele alınarak Sadrazam Ferit Paşa’ya, “Vilayet-i Şarkiyye, Amavud babanızdan kalmış mülki mevrusunuz değildir ki, Ermenilere peşkeş çekiyorsunuz” ifadeli bir tel çekilmesine ve bir millî heyet seçilmek üzere ertesi
(23 Mayıs 1919) Cuma günü saat yedide belediye binasında yeniden toplanılmasma karar verildi.
Seçilen on bir kişi rey sırasına göre şunlardır:
Müftü İbrahim Efendi Reis, Cemil Paşazade Mustafa Bey, Behram Paşazade Arif Bey, Garnizade Dr. O. Cevdet (Akkaynak) Bey, Piranizade Nazım (Önen) Bey, Hacı Niyazi (Çıkıntaş) Bey, Züllüzade İhsan Hamid (Tiğrel) Bey, Hayalizade Kamil Bey.'135'
____________________
135 - Şevket Beysanoğlu, Bütün Cepheleriyle Diyarbakır, Şehir Matbaası, Diyarbakır, 1963, s.165-166. .
İZMİR’İN İŞGALİ SONRASI KİLİS’TE MİTİNG TERTİP EDİLDİ
İzmir’in işgali sonrasında hız kazanan Kuvva hareketinde, Kilis de sessiz kalmamış, Haziran 1919’da tüm Anadolu’da yapılmaya başlandığı gibi halkın uyanışı meydanlara yansımıştı.
İzmir’in işgalini protesto için Kilis halkı meydana inmişti.
“Tekye Camii önünde, bütün Kilis halkının katıldığı ve coşku ile destek verdiği bir miting düzenlendi.
Konuşmacılardan Hacı Ahmet Efendizade Galip Salihoğlu duygulu bir konuşma yaptı. Bu konuşmanın bir bölümü şöyledir:
“Uyanın ey gafıl halk! Dedelerimizin,ölülerimizin gömülü olduğu bu kutsal topraklarımıza düşman giriyor. Siz ey, en büyük dinin sancağını açanlar. Siz ey tarihe destan yazanlar.
Şimdi istiklal günü, hakimiyet günüdür. Hür doğduk, hür ya -
S A Y F A - 271 -

İZMİR’İN İŞGALİ SONRASI KİLİS’TE MİTİNG TERTİP EDİLDİ
şadık, hür ölmeliyiz. Düşman bu topraklara adım atarsa, hep beraber savaşalım, hep beraber ölelim.’
Cemiyet-i İslamiye üyeleri, Hacı Mustafa Beşe, Hacı İsmet Salihoğlu, Burhan Neci, Sadullah Salihoğlu, Galip Salihoğlu, Ziya Neci, Hafız Ahmet, Çırazoğlu Ziya, Mehmet Müslüman, Şerbetçi Akif tarafından imzalanan bir telgraf, Belediye Reisi Hacı Yusufoğlu Osman Efendi aracılığı ile Erzurum’da bulunan Mustafa Kemal Paşa’ya gönderilmiştir.” '136'
________________
136 - Meşe, 2017, s.86.
S A Y F A - 272 -

şadık, hür ölmeliyiz. Düşman bu topraklara adım atarsa, hep beraber savaşalım, hep beraber ölelim.’
Cemiyet-i İslamiye üyeleri, Hacı Mustafa Beşe, Hacı İsmet Salihoğlu, Burhan Neci, Sadullah Salihoğlu, Galip Salihoğlu, Ziya Neci, Hafız Ahmet, Çırazoğlu Ziya, Mehmet Müslüman, Şerbetçi Akif tarafından imzalanan bir telgraf, Belediye Reisi Hacı Yusufoğlu Osman Efendi aracılığı ile Erzurum’da bulunan Mustafa Kemal Paşa’ya gönderilmiştir.” '136'
________________
136 - Meşe, 2017, s.86.
İNEBOLU MÜFTÜSÜ AHMED HAMDİ EFENDİ
İnebolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin kurulmasına yardımcı olan Ahmed Hamdi Efendi, camilerde Kuvva hareketine destek toplamak için vaazlar vermiştir.
Nurettin Peker, Müftü’nün gayretlerini şöyle aktanr:
“... 1 Haziran 1921 günü camide Müftü Ahmed Hamdi Efendi, her Cuma namazından sonra yaptığı gibi bugün de Çarşamba olduğu halde öğle namazından sonra kürsüde Kuvva-yi Milliye’yi övüyor; iskeleye gelen silah ve cephaneleri boşaltmanın, taşımanın sevabından bahis ile vaaz ediyordu. . .
Müftü (Ahmed) Hamdi kürsüden yüksek sesle, “Ey ahali, çarşıyı kapayın, camileri kapayın, haydi peşime düşün’ deyip camiden cüppesiz fırlayınca; camilerden, dükkanlardan çıkan halkın koşuştuğu; dükkan, kahve, mağaza kepenklerinin bir gürültü
S A Y F A - 273 -

İNEBOLU MÜFTÜSÜ AHMED HAMDİ EFENDİ
sağanagı halinde kapandığı; hastası, sağlamı, eli ayağı tutanın Müftü’nün peşine düşerek tekbirler ve tahlillerle yalıya yürüdüğü görüldü.
Müftü Ahmed Hamdi Efendi ile ihtiyar kayıkçılar, kahyalar, dükkancılar yanaklarından, sakallarından terler akarak çalışıyorlar, peş Peşe karınca gibi taşınıyor; sandıklar, denkler omuzdan omuza Uçuyor ve bu ateşli iman ve millî gayretler vapurlar, kayıklar, yalılar boşalıyordu.
Bu mucizeyi seyreden subaylar, kumandanlar, memurlar, İstanbul’dan gelmiş yerli, yabancı yolcular, Türk milletinde bu yurtseverlik oldukça dipdiri ayakta duracağına inanıyorlar ve yabancılar fotoğrafla resim çekerken Türkler de gözyaşları içinde yardıma katılıyorlardı. . .'137'
137- NURETTİN Peker, istiklal Savaşı, İnebolu ve Kastamonu Havalisi, Gün Basımevi İstanbul 19555 , s. 328’ ’
S A Y F A - 274-

sağanagı halinde kapandığı; hastası, sağlamı, eli ayağı tutanın Müftü’nün peşine düşerek tekbirler ve tahlillerle yalıya yürüdüğü görüldü.
Müftü Ahmed Hamdi Efendi ile ihtiyar kayıkçılar, kahyalar, dükkancılar yanaklarından, sakallarından terler akarak çalışıyorlar, peş Peşe karınca gibi taşınıyor; sandıklar, denkler omuzdan omuza Uçuyor ve bu ateşli iman ve millî gayretler vapurlar, kayıklar, yalılar boşalıyordu.
Bu mucizeyi seyreden subaylar, kumandanlar, memurlar, İstanbul’dan gelmiş yerli, yabancı yolcular, Türk milletinde bu yurtseverlik oldukça dipdiri ayakta duracağına inanıyorlar ve yabancılar fotoğrafla resim çekerken Türkler de gözyaşları içinde yardıma katılıyorlardı. . .'137'
137- NURETTİN Peker, istiklal Savaşı, İnebolu ve Kastamonu Havalisi, Gün Basımevi İstanbul 19555 , s. 328’ ’
İZMİR’İN İŞGALİ SONRASI KARADENİZ’İN SAVUNMAYA GEÇMESI
Esasen, Trabzon’dan işgale karşı yükselen ilk ses, Mondros sonrasında, 18 Kasım 1918’de, Meclis-i Mebusan’da Trabzon Mebusu olarak vazifeli Hafız Mehmet Bey’den gelmiştir.
Yaptığı konuşmada şöyle demiştir: “Birçok yerler işgal olunuyor ve Dışişleri Bakanı henüz nerelerin işgal ediliğini bile bilmiyor.
Bu pek garip bir gerçektir. Mütarekenin bugünkü gibi uygulanması halinde memleketin askeri işgal altına girmekte olduğunu görmüyorlar ve bunu tetkik edip gerekli teşebbüslerde bulunmuyorlar.
Mütarekenin uygulanmasında bu kadar müsamaha gösteren bir hükümet, yarın barış masasında acaba ne dereceye kadar
S A Y F A - 275 -

İZMİR’İN İŞGALİ SONRASI KARADENİZ’İN SAVUNMAYA GEÇMESI
haklarımızı koruyabilecektir. Hükümetler mağlup olurlar fakat
vatanın müdafaası sonunda bir millet ölse bile namusu ile şerefi ile ölür.'133'
Sakarya savaşı esnasında;
“... Hafız Mehmet Bey, Ankara’ya dönerek Trabzon havalisinde bin gönüllünün toplanması için Başkomutanlığa başvurmuş, Sakarya savaşının sürdüğü bir suratla Mustafa Kemal Paşa’ya birbiri peşi sıra telgraf çekmişti.
İlk telgrafla şöyle yazmıştı:
“Biz burada Sakarya muharebesini endişe ile takip ediyoruz.Cengaver gençlerden mürekkep milis bir alay teşkil etmekteyiz.Bu alayı İnebolu’ya kadar denizden nakil için her türlü vesaiti buluruz.
İnebolu’dan Ankara’ya nakli için de gereken vesaiti temin buyurmanızı. . .”139”
Trabzonluların mütareke sonrasında millî uyanış ve millî savunma yolunda attıkları ilk önemli adım 10 Aralık 1918’de İstikbal gazetesini çıkarmaya başlamaları olmuştur.
“Trabzon’da yayınlanan iki Rum gazetesi Epuhi ve Farosianadolis’in bütün yayınlarını merkezi Trabzon olan bir Pontus Rum Devleti’nin kurulması hedefine yönelttikleri günlerde...”140“
Bu gazete millî direnişin sembolü olmuştur.
_____________________
138 Mahmut Goloğlu, Millî Mücadele Tarihi: Erzurum Kongresi, Nile: Matbaası. Ankara. l968, : 7
139 Şükrü Ali Ögel, “Millî Mucadele Sırasında Atatürk’ten Birkaç Hatırı“, Türk Kültürü Dergisi, Sayı 25, Arıkan, 1964, s.55.
140 Sabahattin Özel, Milli Mücadele’de Trabzon, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, l96l, s.54.
S A Y F A - 276-

haklarımızı koruyabilecektir. Hükümetler mağlup olurlar fakat
vatanın müdafaası sonunda bir millet ölse bile namusu ile şerefi ile ölür.'133'
Sakarya savaşı esnasında;
“... Hafız Mehmet Bey, Ankara’ya dönerek Trabzon havalisinde bin gönüllünün toplanması için Başkomutanlığa başvurmuş, Sakarya savaşının sürdüğü bir suratla Mustafa Kemal Paşa’ya birbiri peşi sıra telgraf çekmişti.
İlk telgrafla şöyle yazmıştı:
“Biz burada Sakarya muharebesini endişe ile takip ediyoruz.Cengaver gençlerden mürekkep milis bir alay teşkil etmekteyiz.Bu alayı İnebolu’ya kadar denizden nakil için her türlü vesaiti buluruz.
İnebolu’dan Ankara’ya nakli için de gereken vesaiti temin buyurmanızı. . .”139”
Trabzonluların mütareke sonrasında millî uyanış ve millî savunma yolunda attıkları ilk önemli adım 10 Aralık 1918’de İstikbal gazetesini çıkarmaya başlamaları olmuştur.
“Trabzon’da yayınlanan iki Rum gazetesi Epuhi ve Farosianadolis’in bütün yayınlarını merkezi Trabzon olan bir Pontus Rum Devleti’nin kurulması hedefine yönelttikleri günlerde...”140“
Bu gazete millî direnişin sembolü olmuştur.
_____________________
138 Mahmut Goloğlu, Millî Mücadele Tarihi: Erzurum Kongresi, Nile: Matbaası. Ankara. l968, : 7
139 Şükrü Ali Ögel, “Millî Mucadele Sırasında Atatürk’ten Birkaç Hatırı“, Türk Kültürü Dergisi, Sayı 25, Arıkan, 1964, s.55.
140 Sabahattin Özel, Milli Mücadele’de Trabzon, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, l96l, s.54.
HOŞGELDİN ATATÜRK 277
Yine 10 Şubat 1919’da Trabzon’da Trabzon Muhafaza-i Hukuk-i Milliye Cemiyeti, Rumların ve Ermenilerin bölge üzerindeki emellerine karşı Türk ve Müslüman halkın haklarını korumak amacı ile kurulmuştur.
“... Ordulular, 16 Mayıs 1919’da Sadaret makamına ordu ilçesi bütün Türk ve Müslüman ahalisi adına Belediye Reisi Hacı İzzet imzasıyla çektikleri telgraflarında, “İzmir vilayetinin herhangi bir toprağına dikilecek Yunan bandırası, Müslüman kalplerine saplanmış bir hançer demektir. Bunu biz Türkler ve Müslümanlar, bütün varlığımız ile ve büyük şiddetle reddediyor ve bu uğurda canımızı ve kanımızı feda edeceğimizi arz eyleriz’ diyorlardı.
Giresunlular, 17 Mayıs’ta Belediye Reisi Osman Ağa (Topal Osman)’ın başkanlığında büyük bir miting düzenleyerek İzmir’in işgalini protesto etmişlerdi.
Çamlı Çarşı’da, camii-şerifte toplanan binlerce Giresunlu, Amerika, İngiltere, Fransa, İtalya’ya gönderilmek üzere protesto telgrafları hazırlamışlardı.
Sadrazama gönderdikleri telgrafta, “Hükümetinizi, idamımızı tebliğe memur görmek istiyoruz. Sizi Türk sadrazamı bilerek hitap ediyoruz. İzmir’de mavi mi sallanacak, al mı kalacak?
Hükümetiniz buna boyun mu eğecek, İzmirli kardeşlerimizi Yunan palikaryalarına teslim mi edecek?
Dar ağaçları bizim de ufkumuzda belirmekte idam anımız yaklaşmaktadır. İzmir’in Yunan’a ilhak edildiğini öğrendiğimiz gün, Giresun muhiti akissiz kalmayacaktır ve hiçbir kuvvet bizi azmimizden çeviremeyecektir’ diyen Giresunlular, Padişah’a çektikleri telgrafta da, “Ey ulu hakan! Tacından İzmir elmasını Türk
S A Y F A - 277 -

kanlarıyla boyayarak koparıyorlar. Sıra yarın bizlere gelecek. Senelerce serhadlerde dolaşan biz Türkler ipte değil,süngüdecanvermek için hazırız Semamızdan albayrak dalgalanmadığı gün zümrüt dağlarımıza kanlarımızla bir al bayrak serilecek. Dökeceğimiz kanlara iştirak edecek, bayrağımıza taç giydirecek Âl-i Osman’ın kanım taşır; Orhan’ı, Ertuğrul’un bir oğlunu göndeririz’ diyorlardı.
Maçka’dan, Müdafaa-i Hukuk-i Osmaniye Heyet-i Milliyesi adına 18 Mayıs 1919’da, Sadaret’e gönderilen protesto telgrafında Müftü Kamil, eşraftan Numan, Raşit, Yusuf, Bilal, Şakir, Mehmet Hafız Fehmi, Kadri, Kemal, Eyyüp, Mehmet, Nazım, Ömer, Rıdvan imzaları mevcuttu.”141”'
'Tirebolulular, 19 Mayıs’ta, Ünyeliler 21 Mayıs’ta İzmir’i protesto eden telgraflar göndererek, kanlarının son damlasına kadar vatanı savunacaklarını ifade etmişlerdir.
Trabzon Muhafaza-i Hukuk-i Milliye Cemiyeti, İzmir’in işgali sonrasında 22 Mayıs’ta toplanmış, 28 Mayıs’ta işgale karşı silahla karşılık verilmesi, bütün Doğu Anadolu’yu temsil edecek geniş bir kongrenin toplanması kararlaştırılmıştır.
_____________________
141 Özel, 1961.s.70-7l.
S A Y F A - 279 -

kanlarıyla boyayarak koparıyorlar. Sıra yarın bizlere gelecek. Senelerce serhadlerde dolaşan biz Türkler ipte değil,süngüdecanvermek için hazırız Semamızdan albayrak dalgalanmadığı gün zümrüt dağlarımıza kanlarımızla bir al bayrak serilecek. Dökeceğimiz kanlara iştirak edecek, bayrağımıza taç giydirecek Âl-i Osman’ın kanım taşır; Orhan’ı, Ertuğrul’un bir oğlunu göndeririz’ diyorlardı.
KARADENİZ EREĞLİ’SİNDE AHMET NİMET HOCA
Kurtuluş Savaşı’nda Ereğli Müdafaa-i Milliye Derneği’nin kurulmasında rol oynamıştır.
Gürdal Özçakır’ın, Haber Zonguldak gazetesindeki 22 Haziran 2011 ’de yayınlanan “Karadeniz Ereğli’nin İşgalden Kurtuluşu” makalesinde Ahmet Nimet Hoca’nın konuşması geçer.
Karadeniz Ereğli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin, İzmir’in işgali sonrasında bir Cuma namazı öncesi toplantısında Uzun Mehmet Parkı'nda yaptığı etkili konuşma şöyledir:
“Sayın dinleyiciler! Çanakkale ve Kafkas gazileri!
Bugün ulusça mübarek vatanımızın parçalanması, namus ve haysiyetimizin ayaklar altına alınması tehlikesi ile karşı karşıya bulunmaktayız. Her karış toprağı şehitler kanı ile yoğrulan kutsal vatanımıza el uzatılıyor. İzmirliler ve Batı Anadolu halkı
S A Y F A - 279 -

KARADENİZ EREĞLİ’SİNDE AHMET NİMET HOCA
280 PROF. DR. HAYDAR BAŞ
silahlarıyla dağa çıktılar. Düşmanı Akdeniz’in çukurluklarında kahredecekler.
Aziz hemşerilerim!
Bizler de görkemli tarihimize ve atalarımıza layık olduğumuzu kanıtlayacağız. Sınav günümüz gelmiştir.Bu uğurda sizlerle birlikte canımı vermekten çekinmeyeceğim.
Genç yavrularım!
Sizleri bugün için yetiştirdik. Düşmana Bedir’in, Malazgirt’in, Fatih’in aslanları gibi kurşundan kenetlenmiş saflarınızla saldıracaksınız. Onları yok edeceksiniz. Şehit ve gazi olacaksınız. Bu ulus, bu vatan, bu tarih, bu şeref size emanet olacaktır.
Gaziler ve kahramanlar!
Dinimize göre esir bir hükümdara itaat caiz değildir. İtaat eden Peygamberimizin istediği ümmet değildir.
Büyük tehlikeyi önlemek, Kuvva-yi Milliye ruhuna sadık kalmakla kabil olacaktır. Çanakkale ve İzmir’de akan kanlarla, Batı Anadolu’nun tarihî sınırı çiziliyor. Biz de akıtacağımız kanlarla bu sınırı tamamlayacağız.
Karadeniz sahilini kanımızla yalazlayacağız. Misakımız bu olacaktır.
Pek yakında bu toprakta yükselen kurtarıcının, Mustafa Kemal’in emrinde 1200 yılından beri uğrunda mücadele ettiğimiz İslam dininin bugün içimizde yanıp tutuşan meşalesi bizi gazamızda, kutsal savaşımızda muvaffak ve muzaffer kılacaktır.Çünkü, Hak uğrunda, vatan uğrunda, din uğrunda, millet uğrunda savaşıyoruz. Cenab-ı Hak bizimle beraberdir.”
S A Y F A - 280 -

280 PROF. DR. HAYDAR BAŞ
silahlarıyla dağa çıktılar. Düşmanı Akdeniz’in çukurluklarında kahredecekler.
Aziz hemşerilerim!
Bizler de görkemli tarihimize ve atalarımıza layık olduğumuzu kanıtlayacağız. Sınav günümüz gelmiştir.Bu uğurda sizlerle birlikte canımı vermekten çekinmeyeceğim.
Genç yavrularım!
Sizleri bugün için yetiştirdik. Düşmana Bedir’in, Malazgirt’in, Fatih’in aslanları gibi kurşundan kenetlenmiş saflarınızla saldıracaksınız. Onları yok edeceksiniz. Şehit ve gazi olacaksınız. Bu ulus, bu vatan, bu tarih, bu şeref size emanet olacaktır.
Gaziler ve kahramanlar!
Dinimize göre esir bir hükümdara itaat caiz değildir. İtaat eden Peygamberimizin istediği ümmet değildir.
Büyük tehlikeyi önlemek, Kuvva-yi Milliye ruhuna sadık kalmakla kabil olacaktır. Çanakkale ve İzmir’de akan kanlarla, Batı Anadolu’nun tarihî sınırı çiziliyor. Biz de akıtacağımız kanlarla bu sınırı tamamlayacağız.
Karadeniz sahilini kanımızla yalazlayacağız. Misakımız bu olacaktır.
Pek yakında bu toprakta yükselen kurtarıcının, Mustafa Kemal’in emrinde 1200 yılından beri uğrunda mücadele ettiğimiz İslam dininin bugün içimizde yanıp tutuşan meşalesi bizi gazamızda, kutsal savaşımızda muvaffak ve muzaffer kılacaktır.Çünkü, Hak uğrunda, vatan uğrunda, din uğrunda, millet uğrunda savaşıyoruz. Cenab-ı Hak bizimle beraberdir.”
AHMET İZZET EFENDİ (ÇALGÜNER)
Millî Mücadele’nin başlamasıyla ulusal hareketin yanında yer aldı.
Bu amaçla, İzmir’de Müdafaa-i Hukuk-i Osmaniye Cemiyeti’nin önderliğinde 17/19 Mart 1919 tarihleri arasında yapılan kongreye, Çal delegesi olarak katıldı.
Kuvva hareketinde üstün hizmetleri nedeniyle Kurtuluş Savaşı’na katılanlara ancak bir tek İstiklal Madalyası verilmiş olduğu halde, Müftü Ahmed İzzet Efendi’ye biri “Çal Müftüsü İzzet Efendi”, diğeri de Çal kazası Müdafaa-i Hukuk Heyeti’nden Müftü İzzet Efendi” isimlerine düzenlenmiş iki madalya verilmiştir.
Çal Kaymakamı’nı harekete geçirmeye çalışmış, çok etkili olamayınca Çal dağlarında Dede Efe’nin barınağına kadar gitmiş, onu cepheye sevk etmede başarılı olmuştur.
S A Y F A - 281 -

AHMET İZZET EFENDİ (ÇALGÜNER)
Müftü Ahmet İzzet Efendi, 15 Temmuz 1919’da yirmi bir kişiden müteşekkil Çal Heyet-i Milliyesini kurdu.
“Bu yirmi kişi ve ilçenin önde gelenleri ile hemen hizmete başladık Jandarma dairesinin kapısını kırarak sekiz sandık cephane ile 10-12 adet mavzeri aldık.Bade'hu (sonra) askerlik şubesinin deposunu kırarak, orada mevcut cephane, pala, silah ne varsa hepsini aldık. Çal merkez kasabası eşrafını Köşk eşraflarına yolladık. Oralardan silah ve gönüllü asker dercine himmet olundu. Hatta asker fırarilerinin güzergâhları kesilerek silahları alındı. Bu süretle hayli asker ve silah dercolundu (toplandı).
Bunların topunu alarak Köşk cephesine hareket ettim. Düşmanm Omurlu’yu işgali günü biz de cepheye varmıştık. ..
(...) 22 Aralık 1919’da Çal merkezinde 15 bin kişinin katıldığı bir miting düzenlemiştir. )Yunan işgal ve zulmü bir kez daha protesto edilmiştir.
Ayrıca miting sonunda kararlar alınmış ve bu kararlar Müftü Ahmed İzzet ile yedi arkadaşının imzalarıyla Dahiliye ve Hariciye Nezaretlerine, süretleri İstanbul’daki Amerika, İngiliz, Fransız, İtalyan siyasî yetkililerine, Yenigün, Tasvir, İkdam, Monitör Ve Oryantal gazetelerine gönderildi.”'142'
_______________________
142 Sarıkoyuncu, 2002, s.267-272
S A Y F A - 282 -

Müftü Ahmet İzzet Efendi, 15 Temmuz 1919’da yirmi bir kişiden müteşekkil Çal Heyet-i Milliyesini kurdu.
“Bu yirmi kişi ve ilçenin önde gelenleri ile hemen hizmete başladık Jandarma dairesinin kapısını kırarak sekiz sandık cephane ile 10-12 adet mavzeri aldık.Bade'hu (sonra) askerlik şubesinin deposunu kırarak, orada mevcut cephane, pala, silah ne varsa hepsini aldık. Çal merkez kasabası eşrafını Köşk eşraflarına yolladık. Oralardan silah ve gönüllü asker dercine himmet olundu. Hatta asker fırarilerinin güzergâhları kesilerek silahları alındı. Bu süretle hayli asker ve silah dercolundu (toplandı).
Bunların topunu alarak Köşk cephesine hareket ettim. Düşmanm Omurlu’yu işgali günü biz de cepheye varmıştık. ..
(...) 22 Aralık 1919’da Çal merkezinde 15 bin kişinin katıldığı bir miting düzenlemiştir. )Yunan işgal ve zulmü bir kez daha protesto edilmiştir.
Ayrıca miting sonunda kararlar alınmış ve bu kararlar Müftü Ahmed İzzet ile yedi arkadaşının imzalarıyla Dahiliye ve Hariciye Nezaretlerine, süretleri İstanbul’daki Amerika, İngiliz, Fransız, İtalyan siyasî yetkililerine, Yenigün, Tasvir, İkdam, Monitör Ve Oryantal gazetelerine gönderildi.”'142'
_______________________
142 Sarıkoyuncu, 2002, s.267-272
MEHMET ESAD HOCA EFENDİ VE AYDIN’IN MİLLİ MÜCADELE’YE KATKISI
Aydın’ın önemli bir direniş göstermeden Yunan birliklerince işgali sonrasında Mehmet Esad Hocaefendi 57. Tümen’in subayları ve Aydın’ın efeleriyle direnişe geçmiştir.
Savaş sırasında bizzat cephede görev almış, TBMM’de 1. ve 2. dönem Aydın ve Menteşe Milletvekilliği’nde bulunmuştur.
Esad Efendi, Aydın Hilal-i Ahmer Cemiyeti Başkanı sıfatıyla ve Aydın Belediye Reisi Reşat Bey ile Mütercim Şemseddin beylerle beraber, Rodos yolu ile İstanbul’a gelerek işgale karşı seslerini duyurmaya çalışmışlardır.
Heyet, Damat Ferit’in “bagilerin mümessillerini kabul etmeyiz” demesi üzerine Padişah da kabul etmemiş, İttihat ve Terakki mensubu bazı kişiler ve okul arkadaşlarıyla görüşebilmişler Ak -
S A Y F A - 283 -

şam gazetesi sahibi Şinasi Nazım, Yahya Kemal, Necati ve Vasıf Bey'lerle buluşarak amaçlarını anlatmışlardır.
Bu çabaları neticesinde İtilaf Devletleri’nce tahkikat heyeti Oluşturulup bölgeye gönderilmiştir.
Esad Efendi, güney-batı Anadolu yöresinde halktan yardım alınmasında başarılı olmuştur.
Ordumuz batı cephesinde başarı kazanıp İzmir’e doğru ilerlerken Esad Efendi de Birinci Ordu Karargâhı’nda bulunmaktaydı.
Nurettin Paşa, Mustafa Kemal ve diğer subayların konuşmalarına tanık olduğunu, Nurettin Paşa’nın, “Sırpsındığı muharebesi gibi bir Rumsındığı harbi yapalım. Bütün düşman kuvva-yı külliyesini esir etmek imkan dahilindedir” dediğine tanık olduğunu belirtmektedir. '43'
__________________
l43 Kuzu. 2015 l 52 56.
S A Y F A - 286 -

şam gazetesi sahibi Şinasi Nazım, Yahya Kemal, Necati ve Vasıf Bey'lerle buluşarak amaçlarını anlatmışlardır.
Bu çabaları neticesinde İtilaf Devletleri’nce tahkikat heyeti Oluşturulup bölgeye gönderilmiştir.
Esad Efendi, güney-batı Anadolu yöresinde halktan yardım alınmasında başarılı olmuştur.
Ordumuz batı cephesinde başarı kazanıp İzmir’e doğru ilerlerken Esad Efendi de Birinci Ordu Karargâhı’nda bulunmaktaydı.
Nurettin Paşa, Mustafa Kemal ve diğer subayların konuşmalarına tanık olduğunu, Nurettin Paşa’nın, “Sırpsındığı muharebesi gibi bir Rumsındığı harbi yapalım. Bütün düşman kuvva-yı külliyesini esir etmek imkan dahilindedir” dediğine tanık olduğunu belirtmektedir. '43'
__________________
l43 Kuzu. 2015 l 52 56.
AHMET MÜFİT EFENDİ (KIRŞEHİR MEBUSU)
Kırşehir müftülerinden Hacı Mahmut Efendi’nin oğlu olan
Ahmet Müfit Efendi, Fatih Medresesi mezunudur ve hukuk mektebini de bitirmiştir.
1910 senesinde, halkın arzusu ile Kırşehir Müftülüğü’nü üstlendi.
1.Dünya Savaşı mütarekesinden sonra Damat Ferit hükümeti tarafından tutuklanarak İstanbul’a gönderildi ve Divan-ı Harb’e sevk edildi.
Ancak kaçarak Kırşehir’e geldi ve Heyet-i Temsiliye ile temasa geçerek Kırşehir Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’ni kurdu.
İstanbul taraflısı Ankara Valisi Muhittin Paşa’yı, o günlerde Ankara’ya bağlı Kırşehir’e sokmadı.
Yakın arkadaşı ve Birinci Millet Meclisi’nde kendisi gibi Kırşehir Mebusu olan Yahya
S A Y F A - 285 -

AHMET MÜFİT EFENDİ (KIRŞEHİR MEBUSU)
“Meclis’in Ankara’da toplanmasını sağlayan neticelerden biri” olarak bahseder.
TBMM’nin 1. dönemi için yapılan seçimde Kırşehir Milletvekili oldu ve 23 Nisan 1920’de Meclis’in açılışında hazır bulundu. Mecliste, anayasa, adalet, şer’iye-evkaf, bütçe, tasarı ve içtüzük komisyonlarında çalıştı.
Meclis’in kabul ettiği ilk kanun olan Ağnam resmi kanunu, arkadaşlarıyla birlikte yaptığı öneri üzerine kabul edildi.
13 Kasım 1922’de izin alan 2. Başkanvekili Hüseyin Avni Bey’in yerine bir süre vekalet etti. 20 Kasım 1922’de Halıfe Abdülmecid Efendi’ye kutsal emanetleri teslim ve Meclis adına kutlama kurulunda bulundu. '144'
_______________________
144 Kuzu, 2015, s.57-58.
S A Y F A - 286 -

“Meclis’in Ankara’da toplanmasını sağlayan neticelerden biri” olarak bahseder.
TBMM’nin 1. dönemi için yapılan seçimde Kırşehir Milletvekili oldu ve 23 Nisan 1920’de Meclis’in açılışında hazır bulundu. Mecliste, anayasa, adalet, şer’iye-evkaf, bütçe, tasarı ve içtüzük komisyonlarında çalıştı.
Meclis’in kabul ettiği ilk kanun olan Ağnam resmi kanunu, arkadaşlarıyla birlikte yaptığı öneri üzerine kabul edildi.
13 Kasım 1922’de izin alan 2. Başkanvekili Hüseyin Avni Bey’in yerine bir süre vekalet etti. 20 Kasım 1922’de Halıfe Abdülmecid Efendi’ye kutsal emanetleri teslim ve Meclis adına kutlama kurulunda bulundu. '144'
_______________________
144 Kuzu, 2015, s.57-58.
BALIKESİR KONGRELERİ
İzmir’in işgali sonrasında Balikesir, Millî Mücadele’den başka çare görmeyenler için merkez olmuş; ilki 26-30 Temmuz 1919’da, ikincisi 10 Ekim 1919’da olmak üzere iki kongre ile millî tepkiyi duyurmuştur.
“Kongrede Balıkesir, Ayvalık, Soma, Akhisar, Bandırma, Edremit Redd-i İlhak Cemiyetleri temsilcileri toplandı.
Delegelerin 27 ’si mahalli müftü ve müderrislerden teşkil etmışti:
1- Keçizade Hafız Mehmet Emin Efendi-Balıkesir
2- Arabacızade Hacı Hafız Mehmet Efendi-Balıkesir
3- Beypazarlızade Hafız Mehmet Efendi-Bahkesir
4-Keşkezade Hacı Bahattin Efendi-Balıkesir
S A Y F A - 287 -

BALIKESİR KONGRELERİ
5 -Müftü Hoca Mehmet Bey
6- Soma Müfti-i Sabıkı Osman Efendi-Soma
7- Soma Müftüsü İsmail Hakkı Efendi-Soma
8- Müderris Hüseyin Efendi-Kırkağaç
9- Müderris İbrahim Efendi-Fart Nahiyesi
10-Hafız Arif Efendi-Kepsut Nahiyesi
11-Abdulgafur Efendi-Giresun nahiyesi
12-Hafız Mehmet Efendi-Şamlı nahiyesi 13Hafız Hamit Efendi-Ivrindi nahiyesi. '145'
Kararlara uyularak İngiltere, Amerika, Fransa, İtalya siyasî temsilciliklerine protesto notaları gönderildi.
Şu parçalar protesto bildirilerinden alınmıştır:
“Milletlerin hayat ve saadetleri namına savaş ettikleri bildirilen medeni devletlerin adalet hislerine itimat gösteren Türkler, dört senelik bir mütemadi mücadeleden sonra Cemiyet-i Akvam’ın yüksek fikirlerine itimat ederek (burada kast edilen Cemiyet-i Akvam Wilson prensipleri olsa gerektir) silahlarını teslim etmişlerdir.”
“Anadolu Türk ve Müslümandır. Cihan sulhüne esas olan Wilson prensiplerine göre, Anadolu’nun hiçbir yeri, hiçbir yabancıya verilemez.”
“Anadolu Türkleri yurtlarını kurtarıncaya kadar millî mücadeleye kesin olarak kararlıdırlar.” '146'
_________________________
145 Sarıkoyuncu,c. 1, 2002, s.40. 146 Aydemir, 2017, c.2, s.160.
S A Y F A - 288 -

5 -Müftü Hoca Mehmet Bey
6- Soma Müfti-i Sabıkı Osman Efendi-Soma
7- Soma Müftüsü İsmail Hakkı Efendi-Soma
8- Müderris Hüseyin Efendi-Kırkağaç
9- Müderris İbrahim Efendi-Fart Nahiyesi
10-Hafız Arif Efendi-Kepsut Nahiyesi
11-Abdulgafur Efendi-Giresun nahiyesi
12-Hafız Mehmet Efendi-Şamlı nahiyesi 13Hafız Hamit Efendi-Ivrindi nahiyesi. '145'
Kararlara uyularak İngiltere, Amerika, Fransa, İtalya siyasî temsilciliklerine protesto notaları gönderildi.
Şu parçalar protesto bildirilerinden alınmıştır:
“Milletlerin hayat ve saadetleri namına savaş ettikleri bildirilen medeni devletlerin adalet hislerine itimat gösteren Türkler, dört senelik bir mütemadi mücadeleden sonra Cemiyet-i Akvam’ın yüksek fikirlerine itimat ederek (burada kast edilen Cemiyet-i Akvam Wilson prensipleri olsa gerektir) silahlarını teslim etmişlerdir.”
“Anadolu Türk ve Müslümandır. Cihan sulhüne esas olan Wilson prensiplerine göre, Anadolu’nun hiçbir yeri, hiçbir yabancıya verilemez.”
“Anadolu Türkleri yurtlarını kurtarıncaya kadar millî mücadeleye kesin olarak kararlıdırlar.” '146'
_________________________
145 Sarıkoyuncu,c. 1, 2002, s.40. 146 Aydemir, 2017, c.2, s.160.
.
Aynı tarihte Mustafa Kemal Erzurum’a varmıştır. 23 Temmuz-
7 Ağustos 1919 tarihleri arasında kongreyi yapar.
Temmuzdaki bildiriden önce, İzmir’in işgali üzerine 16 Mayıs 1919’da Denizli Sarayköy’de işgali tel’in mitingi düzenlenmiştir.
Bu mitingde ilçe müftüsü Ahmet Şükrü Efendi (ki meclis açıldığında 1.dönem Aydın milletvekilliği yapacaktır) halka, İzmir ’in kafır Yunanlılar tarafından işgal edildiğini, bu kafirlerin bulunduğu yerde namaz kılmamayacağını ve kılınmasının caiz olmadığını bildirerek düşmana karşı korunmasını istemiştir. “147”
_________________________
147 - Tarhan Toker, Kuva-yı Milliye ve Millî Mücadelede Denizli, Denizli, 1983, s.23.
S A Y F A - 289 -

ANKARA MİLLİ ŞAHLANIŞA KATILIYOR
Ankara’da 29 Ekim 1919 tarihinde Ankara Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kuruldu.
Hoca Rıfat Efendi Başkanı seçildi.
Mondros’un imzalanmasının hemen ardından 19 Ocak 1919 tarihinde iki İngiliz subayı Ankara’ya gelmiştir.Aynı günlerde bir de Fransız subayı şehirde görülmüştür.
O günün şartlarında 20. Kolordu merkezinin Ankara’ya taşınmasının etkisinin yanı sıra, Ankaralıların Rıfat Hoca ile giriştikleri mücadele düşmanın şehri terk etmesine sebep olmuştur.
Müdafa-i Hukuk Cemiyeti’nin kurulmasından önce, İzmir’de olduğu gibi din adamlarının başlattığı millî heyecan Ankara’da bir din adamı ile, Rıfat Efendi sayesinde görülmüştür.
__________________________
21 Mayıs 1919’da düzenlenen miting sonrasında Rıfat Efen-
S A Y F A - 291 -

292 PROF. DR. HAYDAR BAŞ
di başta olmak üzere, miting heyeti İtilaf Devletleri’nin İstanbul’daki yetkililerine şu telgrafı göndermiştir:
“Sonunda felaket olacağına kani bulunduğu meşum harbe aleyhtar olduğunu yüzbinlerce firarisi ile millî bir sürette ispat etmiş masum Osmanlı milletinin temiz alnına sürülmüş teçhil ve taktil fecaiinin faillerini içinden atarak adaletin pençesine ve kanunlara teslim etmekte ve bu süretle de masumiyetini ispata çalışırken, tabiyyet vazifelerine müdrik olmayan bazı şahısların Yunan emeline alet olup, İzmir ve havalisindeki Rum vatandaşlarımızı tahrik neticesinde meydana getirilen, hazmı kabul edilemiyen tecavüz ve tahrikleri sinesine çekerek, sulh konferasınca hakkımızda adilane bir karar verileceğini beklerken, ister mütarekenin 7. maddesine müsteniden olsun, ister ilhak manasında olsun, İzmir ve havalisi gibi Anadolu’muzun tenkış-i bahriyesini teşkil eden bir vilayetinıizin özellikle orada gayrimeşru olarak özel istekleri bulunan bir devletin askeri tarafından işgali, Reis “Wilson’un prensipleri dahilinde hürriyet ve adaletin mazlum milletlere tatbikini esas ittihaz eden sulh konferansının dahi emel ve niyetine büsbütün muhalif olduğu gibi Anadolu’muzda kavga ve kargaşalık meydana getireceğinden asayiş endişesiyle İzmir’imizin de işgal edildiğine kani olarak, bu işgalin galip müttefik devletlerce yapılmasını isteyerek zaten dört seneden beri kanayan kalplerimizin yaralarının artmasına meydan verilmemesini istirham ederiz.”'148'
Bundan sonra Ankara tam mânâsıyla mücadeleye dahil olmuş, hatta Rıfat Efendi ve diğer manevî zevat alaya yazılmıştır.
_________________________
7 Ekim 1919 tarihli irade-i millîye nüshasında şu yazar:148
21 Mayıs 1919 tarihli Yeni Gazete’de çıkmıştır.
S A Y F A - 292 -

292 PROF. DR. HAYDAR BAŞ
di başta olmak üzere, miting heyeti İtilaf Devletleri’nin İstanbul’daki yetkililerine şu telgrafı göndermiştir:
“Sonunda felaket olacağına kani bulunduğu meşum harbe aleyhtar olduğunu yüzbinlerce firarisi ile millî bir sürette ispat etmiş masum Osmanlı milletinin temiz alnına sürülmüş teçhil ve taktil fecaiinin faillerini içinden atarak adaletin pençesine ve kanunlara teslim etmekte ve bu süretle de masumiyetini ispata çalışırken, tabiyyet vazifelerine müdrik olmayan bazı şahısların Yunan emeline alet olup, İzmir ve havalisindeki Rum vatandaşlarımızı tahrik neticesinde meydana getirilen, hazmı kabul edilemiyen tecavüz ve tahrikleri sinesine çekerek, sulh konferasınca hakkımızda adilane bir karar verileceğini beklerken, ister mütarekenin 7. maddesine müsteniden olsun, ister ilhak manasında olsun, İzmir ve havalisi gibi Anadolu’muzun tenkış-i bahriyesini teşkil eden bir vilayetinıizin özellikle orada gayrimeşru olarak özel istekleri bulunan bir devletin askeri tarafından işgali, Reis “Wilson’un prensipleri dahilinde hürriyet ve adaletin mazlum milletlere tatbikini esas ittihaz eden sulh konferansının dahi emel ve niyetine büsbütün muhalif olduğu gibi Anadolu’muzda kavga ve kargaşalık meydana getireceğinden asayiş endişesiyle İzmir’imizin de işgal edildiğine kani olarak, bu işgalin galip müttefik devletlerce yapılmasını isteyerek zaten dört seneden beri kanayan kalplerimizin yaralarının artmasına meydan verilmemesini istirham ederiz.”'148'
Bundan sonra Ankara tam mânâsıyla mücadeleye dahil olmuş, hatta Rıfat Efendi ve diğer manevî zevat alaya yazılmıştır.
_________________________
7 Ekim 1919 tarihli irade-i millîye nüshasında şu yazar:148
21 Mayıs 1919 tarihli Yeni Gazete’de çıkmıştır.
“Evvelki günkü mitingden sonra Müftü Efendi hazretlerinin delalet ve irşadıyla, ihtiyaç görüldüğü takdirde meşru haklarımızı müdafaa için millî bir alayın teşkili tensip edilmiş, Müftü Rıfat Efendi Hazretleri alaya nefer sıfatıyla yazılmasını istemiş, vukü bulunan teklif üzerine alayın fahri komutanlığıyla sancaktarlığını kabul ettiği gibi, ulemadan Hacı Atıf Efendi Hazretleri de alayın müttülüğünü ve Hacı Bayram Hatibi Hafız Mehmet Efendi birinci taburun imamlığını üzerlerine almışlardır.
Buna müteakip ileri gelenlerden, yedek ve emekli subaylar büyük bir istekle komisyona müracat ile kaydolunmaktadırlar.
Hükümet memurlarının pek çoğu bu alaya gönüllü yazıldıkları gibi, Ankara ilçelerinden gelen telgraflardan muhterem halkın ve ileri gelenlerin mahallerinden aynı teşkilatı yapmaya başladıklarını bildirmişlerdir.”'149'
S A Y F A - 293 -

“Evvelki günkü mitingden sonra Müftü Efendi hazretlerinin delalet ve irşadıyla, ihtiyaç görüldüğü takdirde meşru haklarımızı müdafaa için millî bir alayın teşkili tensip edilmiş, Müftü Rıfat Efendi Hazretleri alaya nefer sıfatıyla yazılmasını istemiş, vukü bulunan teklif üzerine alayın fahri komutanlığıyla sancaktarlığını kabul ettiği gibi, ulemadan Hacı Atıf Efendi Hazretleri de alayın müttülüğünü ve Hacı Bayram Hatibi Hafız Mehmet Efendi birinci taburun imamlığını üzerlerine almışlardır.
ALAŞEHİR KONGRESİ
Aynı günlerde 16-25 Ağustos 1919’da, Alaşehir, Soma, Salihli ve Uşak’tan gelen delegelerle Alaşehir kongresi gerçekleştirildi.
Bu kongre;
“. .. Türklük ve Müslümanlıktan başka kabahatleri olmayan dindaşlarımızı gaddar süngüleri ile parçalayan, bakire kızlarımızın ismetlerini bozan, beşikteki çocuklara kadar çeşitli zulüm ve işkenceleri reva gören Yunanlılara karşı Burdur, Bandırma, Afyonkarahisar’ına kadar olan kaza kongresinde bir heyet-i merkeziye teşkil edilerek. . .” '150" yapılmıştır.
Kısaca İzmir’in işgali ve sonrasında Mustafa Kemal’in Samsun’a çıktığı günlerde bölgede din adamlarınca başlamış bir Kuvva hareketi vardı.
______________________
150 Aydemir, 2017, c.2, s.161.
S A Y F A - 295 -

ALAŞEHİR KONGRESİ
Aynı günlerde 16-25 Ağustos 1919’da, Alaşehir, Soma, Salihli ve Uşak’tan gelen delegelerle Alaşehir kongresi gerçekleştirildi.
Bu kongre;
“. .. Türklük ve Müslümanlıktan başka kabahatleri olmayan dindaşlarımızı gaddar süngüleri ile parçalayan, bakire kızlarımızın ismetlerini bozan, beşikteki çocuklara kadar çeşitli zulüm ve işkenceleri reva gören Yunanlılara karşı Burdur, Bandırma, Afyonkarahisar’ına kadar olan kaza kongresinde bir heyet-i merkeziye teşkil edilerek. . .” '150" yapılmıştır.
Kısaca İzmir’in işgali ve sonrasında Mustafa Kemal’in Samsun’a çıktığı günlerde bölgede din adamlarınca başlamış bir Kuvva hareketi vardı.
______________________
150 Aydemir, 2017, c.2, s.161.
298 | PROF. DR. HAYDAR BAŞ
Hakkı Hoca’dır. Ayrıca Kula Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nde Avukat Abdurrahman Çil, Mehmet Gidişoğlu ve İsmail Tanıl da görev almıştır.
Salihli: Zahid Molla, Şabanzade Ali, Tomaslızade Ali Rıza, Refikzade Hasan Refik, Hacı İsmail Ağazade Hacı Mustafa, Pazarcıklıoğlu Süleyman Faik, Osmanağazade Münir.
Soma: Hacı Raşit Efendi, Osman Efendi, Bakırlı Hafız Hüseyin Efendi, Tırhalalı Osman Ağa, Giritli Hüseyin Efendi.
Gönen: Emekli Binbaşı Hasan Bey, Müftü Şevket Efendi, Belediye Başkanı Hüseyin Çavuş, Kalaycıoğlu Hacı Ahmet Ağa, Hacı Mecidin Lütfi, Burunoğlu Hafız Halil, Salih Efendi, Hafız Kazım Efendi, Uncu Ali Ağa, Avukat İbrahim Bey, Tabak Hacı Hasan Efendi, Çerpeşlî Hakkı Efendi.
Havran: Hasan Kamil Bey, Fahri Bey, Hatipzade Ali Efendi, Hecinoğlu Hüseyin Efendi, Muharrem Bey, Hocazade Abdurrahim Bey, Fevzi Bey, Seyit Bey, Kızılkeçili Fevzi Bey, Hamamzade Süleyman Efendi, Hacı Bey.
Afyon: Müftü Hüseyin ve Said Efendiler, Müderris Şükrü Efendi, Müderris Nebil Efendi, Turunçzade Yusuf Bey, Turunçzade İsmail Bey, Ethemzade Hacı Hüseyin Bey, Akosmanzade Hacı Hüseyin Efendi, Sarıhacı Alizade Hacı Mehmet Efendi, Gevikzade Hacı Hafız Efendi. '152'
Adana’da; Müftü Hüsnü, Müderris Abdullah Faik Çopuroğlu, Kozan Müftüsü Çamurzade Hafız Osman Efendi, Bahçe Müftüsü Abdülmecit Efendi, Osmaniye Müftüsü Yusuf Ziya Efendi, Karaisalı Müftüsü Mehmet Efendi.
_______________________
152 Sarıkoyuncu, 2002, c.1, s.50-58.
S A Y F A - 298 -

298 | PROF. DR. HAYDAR BAŞ
Hakkı Hoca’dır. Ayrıca Kula Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nde Avukat Abdurrahman Çil, Mehmet Gidişoğlu ve İsmail Tanıl da görev almıştır.
Salihli: Zahid Molla, Şabanzade Ali, Tomaslızade Ali Rıza, Refikzade Hasan Refik, Hacı İsmail Ağazade Hacı Mustafa, Pazarcıklıoğlu Süleyman Faik, Osmanağazade Münir.
Soma: Hacı Raşit Efendi, Osman Efendi, Bakırlı Hafız Hüseyin Efendi, Tırhalalı Osman Ağa, Giritli Hüseyin Efendi.
Gönen: Emekli Binbaşı Hasan Bey, Müftü Şevket Efendi, Belediye Başkanı Hüseyin Çavuş, Kalaycıoğlu Hacı Ahmet Ağa, Hacı Mecidin Lütfi, Burunoğlu Hafız Halil, Salih Efendi, Hafız Kazım Efendi, Uncu Ali Ağa, Avukat İbrahim Bey, Tabak Hacı Hasan Efendi, Çerpeşlî Hakkı Efendi.
Havran: Hasan Kamil Bey, Fahri Bey, Hatipzade Ali Efendi, Hecinoğlu Hüseyin Efendi, Muharrem Bey, Hocazade Abdurrahim Bey, Fevzi Bey, Seyit Bey, Kızılkeçili Fevzi Bey, Hamamzade Süleyman Efendi, Hacı Bey.
Afyon: Müftü Hüseyin ve Said Efendiler, Müderris Şükrü Efendi, Müderris Nebil Efendi, Turunçzade Yusuf Bey, Turunçzade İsmail Bey, Ethemzade Hacı Hüseyin Bey, Akosmanzade Hacı Hüseyin Efendi, Sarıhacı Alizade Hacı Mehmet Efendi, Gevikzade Hacı Hafız Efendi. '152'
Adana’da; Müftü Hüsnü, Müderris Abdullah Faik Çopuroğlu, Kozan Müftüsü Çamurzade Hafız Osman Efendi, Bahçe Müftüsü Abdülmecit Efendi, Osmaniye Müftüsü Yusuf Ziya Efendi, Karaisalı Müftüsü Mehmet Efendi.
_______________________
152 Sarıkoyuncu, 2002, c.1, s.50-58.
Maraş’ta; Maraş Müdafa-i Hukuk Cemiyeti kurucularından Mehmet Alparslan, Hoca Hasan Rafet Seçkin, Hoca Ali Sezai Kurtaran.
Antep’te; Müftü Rıfat Efendi, imam-hatip Kazım, Mehmet, Abdülkadir ve Müezzin Kayyım Ahmet Efendiler.
Urfa’da; Müftü Hasan Hüsnü, Şeyh Saffet Yetkin, Siverek Müftüsü Osman, Müderris Alim Asım Efendiler.
Konya’da; Müderris Ali Kemali, Mehmet Vehbi, Müftü Ömer Vehbi ve Abdülhalim Çelebi.
Antalya’da; Müftü Yusuf Talat, Müderris Rasih (Kaplan), ' Hacı Hatip Osman.
Burdur’da; Müderris Hatipzade Mehmet ve Müftü Hüseyin Hüsnü.
İsparta’da; Müderris Hafız İbrahim (Demiralay), Müftü Hüseyin Hüsnü, Şeyh Ali, Müderris Şerif.
Afyon’da; Müftü Hüseyin (Bayık) Efendi, Müderris İsmail Şükrü, Müderris Boldovinli Yunuszade Ahmed Vehbi Efendiler.
Kütahya’da; Müftü Fevzi, Müderris İbrahim, Mazlumzade Hafız Hasan, Hacı Musazade Hafız Mehmet, Müftü Mehmet Akif.
(Simav Müftüsü).
Bursa’da; Müftü Ahmet Efendi,Gemlik Müftüsü Ahmet Vasfı, Şeyh Servet, Mudanya Müftüsü Mehmet Niyazi, Karacabey Müftüsü Mustafa Fehmi.İzmit’te; Halil Molla, Rıfat Hoca, Osman Nuri.
Eskişehir’de; Müderris Veli, Müftü Salih, Müftü Mehmet Ali Niyazi.
S A Y F A - 299 -

Maraş’ta; Maraş Müdafa-i Hukuk Cemiyeti kurucularından Mehmet Alparslan, Hoca Hasan Rafet Seçkin, Hoca Ali Sezai Kurtaran.
Müftü İbrahim, Eşme Müftüsü Nazif Efendi, Kırşehir’de; Müftü Halil, Çelebi Cemaleddin. Niğde’de; Müftü Mustafa Hilmi, Müderris Abidin Efendiler Nevşehir’de; Müftü Süleyman. Çankırı ’da; Müftü Ata. Kayseri’de; Müftü Nuh, Müderris Mehmet Alim Efendiler. Kilis’te; Müderris Abdurrahman Lami. Diyarbakır’a; Müftü İbrahim.
Erzurum’da; Kadı Hoca Raif, Müftü Sadık, Oltu Müftüsü Mehmet Sadık, Müderris Emin, Yakup ve Nusret (Alay Müftüsü) Efendiler.
Tokat’ta, Müftü Katipzade Hacı Mustafa Efendi, Hoca Fehmi Efendi, Hafız Mehmet Efendi.
Zonguldak’ta; Müftü İbrahim, Devrek Müftüsü ve Kadısı Abdullah Sabri ve Mehmet Tahir.
Amasya’da; Müftü Hacı Tevfık, Vaiz Abdurrahman Kamil, Gümüşhacıköy Müftüsü Ali Rıza.
Trakya’da; Edirne Müftüsü Mestan ve Saray Müftüsü Ahmet.
İstanbul’da; Şeyh Ata
(Özbekler Tekkesi Şeyhi) Saadeddin Ceylan (Hatuniye Dergâhı Şeyhi), Vaiz Cemal Öğüt Efendi, Müftü Mehmet Rıfat, Müderris Hacı Atıf, Medreseler Müdürü Hoca Tahsin, Aslanhane Camii İmamı İmam-Hatip Ahmet, Müderris Hacı Süleyman, Müderris Abidin, Müderris Abdullah Hilmi.'153'
___________________________
153 - Sarıkoyuncu, 2002, c.1, s. 25-26.
S A Y F A - 300 -

Müftü İbrahim, Eşme Müftüsü Nazif Efendi, Kırşehir’de; Müftü Halil, Çelebi Cemaleddin. Niğde’de; Müftü Mustafa Hilmi, Müderris Abidin Efendiler Nevşehir’de; Müftü Süleyman. Çankırı ’da; Müftü Ata. Kayseri’de; Müftü Nuh, Müderris Mehmet Alim Efendiler. Kilis’te; Müderris Abdurrahman Lami. Diyarbakır’a; Müftü İbrahim.
Erzurum’da; Kadı Hoca Raif, Müftü Sadık, Oltu Müftüsü Mehmet Sadık, Müderris Emin, Yakup ve Nusret (Alay Müftüsü) Efendiler.
Tokat’ta, Müftü Katipzade Hacı Mustafa Efendi, Hoca Fehmi Efendi, Hafız Mehmet Efendi.
Zonguldak’ta; Müftü İbrahim, Devrek Müftüsü ve Kadısı Abdullah Sabri ve Mehmet Tahir.
Amasya’da; Müftü Hacı Tevfık, Vaiz Abdurrahman Kamil, Gümüşhacıköy Müftüsü Ali Rıza.
Trakya’da; Edirne Müftüsü Mestan ve Saray Müftüsü Ahmet.
İstanbul’da; Şeyh Ata
(Özbekler Tekkesi Şeyhi) Saadeddin Ceylan (Hatuniye Dergâhı Şeyhi), Vaiz Cemal Öğüt Efendi, Müftü Mehmet Rıfat, Müderris Hacı Atıf, Medreseler Müdürü Hoca Tahsin, Aslanhane Camii İmamı İmam-Hatip Ahmet, Müderris Hacı Süleyman, Müderris Abidin, Müderris Abdullah Hilmi.'153'
___________________________
153 - Sarıkoyuncu, 2002, c.1, s. 25-26.
Bazılarına yer verdiğimiz müftüler, müderrisler, imam efendiler Kuvva hareketini başlatmış, halkı dinî duygularla kuvvetlendirerek düşmana karşı cesaretini arttırmıştır. Ancak yerel Kuvva hareketleri özellikle Ege bölgesinde halkı soyan çetecilerin faaliyetlerine karışmış, bu da tepki ile karşılanmıştır.
General Fahrettin Altay, hatıralarında bu gerçeği şöyle belirtir:
“Şunu da ilave edeyim ki, çete ismi bizim bölgede (batı bölgesinde) ne kadar fena bir sıfat oldu ise, Adana cephesinde (güney cephesinde) o kadar şerefli bir sıfat olmuştur. Bu da oradaki çetelerin düşmanla ciddi bir şekilde dövüşmelerinin neticesidir.”'154'
Kuvva hereketinin din adamlarının vasıtasıyla Mustafa Kemal etrafında kenetlenerek düzenli orduya geçişi, halkın bu bakışını değiştirmek için gerekliydi ve öyle de oldu.
Düzenli orduya geçiş adımları, Kuvva hareketine memleket nezdinde tam meşruluk kazandırmış; zafere giden yolun önünü açmıştır.
Nutuk’ta, Sivas Kongresi’nden sonra bu konunun ele alınışı şöyle yazar:
“...Sivas Kongresi’nden sonra, kongrelerin tüzük ve bildirilerinden başka, Heyet-i Temsiliye, sorumluluğu üzerine alarak, Sivas Kongresi tüzüğüne ek olmak üzere, “Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kuruluş tüzüğüne ektir: 1’ başlıklı, “yalnız ilgililere özel ve gizlidir’ işaretli, silahlı örgütler için gizli bir yönerge düzenledi. Düşmanla çatışılan yerlerde bu yönergeye göre silahlı birlikler kuruldu.” 155'
_____________________
154 - Aydemir, 2017, c.2, s.165. 155 Nutuk, 1989, s.373.
S A Y F A - 301 -

Bazılarına yer verdiğimiz müftüler, müderrisler, imam efendiler Kuvva hareketini başlatmış, halkı dinî duygularla kuvvetlendirerek düşmana karşı cesaretini arttırmıştır. Ancak yerel Kuvva hareketleri özellikle Ege bölgesinde halkı soyan çetecilerin faaliyetlerine karışmış, bu da tepki ile karşılanmıştır.
MİLLİ MÜCADELE’DE ISPARTA VE DEMİRALAY’IN KURUCUSU: HAFIZ İBRAHİM EFENDİ
İsparta Müftüsüdür. Millî Mücadele’nin başlamasıyla, Isparta
ve çevresinde köylere kadar beyannameler dağıtarak halkı bilinçlendirmeye çalışmıştır.
Bu beyannamelerden 21 Haziran 1919 tarihli olanı şöyledir:
“Ey Müslümanlar!
Sefil ve çıplak Yunanlıların mülevves ayakları altında ezilen muazzez topraklarımızın hayat ve namusları perişan edilen zavallı dindaşlarımızın imdadına koşmak ve katiyen her bir ihtimale karşı kendi İspartamızı da muhafaza ve müdafaa etmek üzere, Allah’ın, Peyamberini, dinini, vatanını bihakkın seven Müslümanlara hayatını, servetini fısebilillah feda etmek farz-ı ayn olmuştur.
S A Y F A - 303 -

MİLLİ MÜCADELE’DE ISPARTA VE DEMİRALAY’IN KURUCUSU: HAFIZ İBRAHİM EFENDİ
Yoksa mahsus olan zillet ve meskenetle namus-ı vatan muhafaza edilemez.
Ecdadımız hayatlarını istihkar ederek parlak kılıçlarıyla kainata boyun eğdirmişlerdir.
Biz onların evladı değil miyiz? Eski Yunan muharebesinde Dömeke kalesini altı günde süngülerine itaat ettiren İsparta gazileri değil midir ?
Çanakkale’lerde, Anafartalar’da aslanlar gibi çarpışarak düşmanın cehennem gibi ateşlerine göğüs geren ve milletin sine-i ihtiramında namını şerehe yad ettiren 35. Alay’ın efradı kimlerdir?
Evet, Isparta kahramanlarıdır.
Ve bugün de isparta namına cami avlusunda ve kütüphane önünde cihad sancağı altında toplanacak olan mücahidlerimizin büyük bir fedakârlıkla namus-ı vatanı müdafaa ve İzmir vilayetimizi istirdat edeceklerine şüphe etmem, esasen vatanım uğrunda hayatımı fedaya hazır olduğumu huzurunuzda yemin ile beyan ettim.
Siz de kabul ettiniz. Başınızda olduğum halde Cenab-ı Hakka olan ahdimi ve din ve vatana karşı vazifemi halisane ifa etmek istiyorum.
Buradaki ailenizin maişeti temin, harçlığınız ve silahınız ihzar edilmiştir.
Memleketimizin eşrafı, muteberanı her veçhile fedakârlık eyliyorlar.
Artık eli silah tutanları vazife-i vataniyeye davet ediyorum.
S A Y F A - 304 -

Yoksa mahsus olan zillet ve meskenetle namus-ı vatan muhafaza edilemez.
Ecdadımız hayatlarını istihkar ederek parlak kılıçlarıyla kainata boyun eğdirmişlerdir.
Biz onların evladı değil miyiz? Eski Yunan muharebesinde Dömeke kalesini altı günde süngülerine itaat ettiren İsparta gazileri değil midir ?
Çanakkale’lerde, Anafartalar’da aslanlar gibi çarpışarak düşmanın cehennem gibi ateşlerine göğüs geren ve milletin sine-i ihtiramında namını şerehe yad ettiren 35. Alay’ın efradı kimlerdir?
Evet, Isparta kahramanlarıdır.
Ve bugün de isparta namına cami avlusunda ve kütüphane önünde cihad sancağı altında toplanacak olan mücahidlerimizin büyük bir fedakârlıkla namus-ı vatanı müdafaa ve İzmir vilayetimizi istirdat edeceklerine şüphe etmem, esasen vatanım uğrunda hayatımı fedaya hazır olduğumu huzurunuzda yemin ile beyan ettim.
Siz de kabul ettiniz. Başınızda olduğum halde Cenab-ı Hakka olan ahdimi ve din ve vatana karşı vazifemi halisane ifa etmek istiyorum.
Buradaki ailenizin maişeti temin, harçlığınız ve silahınız ihzar edilmiştir.
Memleketimizin eşrafı, muteberanı her veçhile fedakârlık eyliyorlar.
Artık eli silah tutanları vazife-i vataniyeye davet ediyorum.
HOŞGELDİN ATATÜRK 305
21 Haziran 1919 Isparta Müdafaa-i Vataniye Heyeti namına Tahir Paşazade Hafız İbrahim.”
6-8 Ağustos 1919 tarihlerinde toplanan Nazilli kongresine Isparta delegesi sıfatıyla eski müftü Hacı Hüsnü ile Uçkurzade Ali Efendi’yi gönderdi. Böylece Ege’deki millî faaliyetlerle irtibata geçti.
Öte yandan, başkanı bulunduğu Isparta’da ulusal örgütlenmenin öncülüğünü yapan Cemiyet-i İlmiye’yi Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adı altında yeniden kurdu.
Isparta’nın merkez ilçe ve köylerinden topladığı gönüllü kuvvetleri Isparta mücahidleri adı altında Nazilli cephesine gönderdi.
TBMM 1. dönemi için yapılan seçimlerde Isparta Milletvekili seçildi. 23 Nisan 1920’de açılışında Isparta Milletvekili olarak hazır bulundu.
3 Temmuz 1920 günü Hafız İbrahim Efendi mecliste şu konuşmayı yaptı:
“Bugünkü vaziyetimizin vehameti hakikaten teessüfe şayandır.İslamiyet’te büyük bir esas vardır ki, hiçbir şeyden meyus olmamaktır. Geçen sene bu sıralarda (Temmuz 1919) Yunan’ın aynı taaruzu cephelerimize vaki olmuştu.
Öyle bir taaruz ki, bütün İslamiyet’in hayatını, mukadderatını, mukaddesatını ayaklar altında eziyordu. Onların o sürette devam eden harekâtı biz Müslümanlar üzerinde hiçbir tesir yapamıyordu.
Isparta’da akteddiğim 18 bin kişilik bir miting yaptık. Bir taraftan İtalyanlar Antalya’yı işgal ettiler, Burdur’a geliyorlardı.
S A Y F A - 305 -

O zaman biz Cenab-ı Hakka iltica ederek, azametine dayanarak İslamiyet’in hiçbir vakit küffarın ayakları altında kalmasına razı olmayarak bütün salabetimizle karşı istiladan kurtardık.
İslamiyet’e has olan bir feyz vardır ki, onu tetkik edelim.
Biz Isparta’da seferberlik ilan ettik, hem öyle bir seferberlik ki,ne vakit 39 köyümüzle beraber Sarayköy’e Yunan geldi; o zaman memleketi mıntıkalara taksim ederek ulemamızı, eşrafımızı topladık ve dedik ki: Ey Müslümanlar, artık nifak ve ayrılığı kaldıralım. Bundan sonra İslamlar arasında nifak yoktur; sadetiniz bugünkü kılıcınıza sarılmaktadır.
Bir taraftan memleketteki kötü ahlakı yıktık. Diğer tarftan bu tarzda ve her köyde teşkilat yaptık ve dindaşlarımızı düşmanın karşısına sevk ettik.1896-1902 doğumlular hala cephededir efendiler.
Seferberlik ilanı tehlikeli imiş. Ne için tehlikeli olsun ?
Seferberlik ilanını bir yapınca şubeler bizimle teşrik-i mesai etti. Davet olunanlar hangi sınıf erbabı ise muayene etti, muamelesini yaptı.
Kimsenin ırzına, izzet-i nefsine tecavüz ettirmeksizin bendeniz acizane yedi defa Müdafaa-i Hukuk başkanlığını deruhte ediyordum. Her gün iki yüz nefer sevkıyat yapıyorduk.
Fakat yanlarına bir tane muhafız nefer vermedik. Ne vakit kuleli istasyonunda bunları trene bindirdik, cepheye gidinceye kadar namusum hakkı için, yirmi tanesi de yolda katıldı. Bu ruhu söndürmeyelim. Kırk kişi ile bu İslamiyet neşir ve ilana başlanıldı. İslamiyet’teki bu ruhu düşünelim.
Biz burada beyhude yere değil, vatan ve namus uğrunda şehit
S A Y F A - 306 -

O zaman biz Cenab-ı Hakka iltica ederek, azametine dayanarak İslamiyet’in hiçbir vakit küffarın ayakları altında kalmasına razı olmayarak bütün salabetimizle karşı istiladan kurtardık.
İslamiyet’e has olan bir feyz vardır ki, onu tetkik edelim.
Biz Isparta’da seferberlik ilan ettik, hem öyle bir seferberlik ki,ne vakit 39 köyümüzle beraber Sarayköy’e Yunan geldi; o zaman memleketi mıntıkalara taksim ederek ulemamızı, eşrafımızı topladık ve dedik ki: Ey Müslümanlar, artık nifak ve ayrılığı kaldıralım. Bundan sonra İslamlar arasında nifak yoktur; sadetiniz bugünkü kılıcınıza sarılmaktadır.
Bir taraftan memleketteki kötü ahlakı yıktık. Diğer tarftan bu tarzda ve her köyde teşkilat yaptık ve dindaşlarımızı düşmanın karşısına sevk ettik.1896-1902 doğumlular hala cephededir efendiler.
Seferberlik ilanı tehlikeli imiş. Ne için tehlikeli olsun ?
Seferberlik ilanını bir yapınca şubeler bizimle teşrik-i mesai etti. Davet olunanlar hangi sınıf erbabı ise muayene etti, muamelesini yaptı.
Kimsenin ırzına, izzet-i nefsine tecavüz ettirmeksizin bendeniz acizane yedi defa Müdafaa-i Hukuk başkanlığını deruhte ediyordum. Her gün iki yüz nefer sevkıyat yapıyorduk.
Fakat yanlarına bir tane muhafız nefer vermedik. Ne vakit kuleli istasyonunda bunları trene bindirdik, cepheye gidinceye kadar namusum hakkı için, yirmi tanesi de yolda katıldı. Bu ruhu söndürmeyelim. Kırk kişi ile bu İslamiyet neşir ve ilana başlanıldı. İslamiyet’teki bu ruhu düşünelim.
Biz burada beyhude yere değil, vatan ve namus uğrunda şehit
olmaya azmettik. Bugün burada durmamız lazım değilse, hanelerimize avdet edelim, biz İslamiyet’i tahrik edelim, burada çalışmaktan ise cephelere gidelim.”
Mustafa Kemal Paşa’nın tensibiyle Millî Müdafaa Vekili tarafından Isparta ve havalisine gönderildi.
Kısa zamanda topladığı yüz atlı ve ikiyüz piyade ile bir birlik teşkil ederek Yunan kuvvetleriyle savaştı. Ekim’de bu kuvvet üçü atlı, üçü piyade ve biri makineli tüfek takımından ibaret yedi bölüklü bir alay haline geldi ve “Demiralay” olarak anıldı.
Daha önce Tepeköy’ü de işgal eden Yunan kuvvetlerine Demiralay tarafından 17 Eylül gecesi baskın yapıldı. Tepeköy düşman işgalinden kurtarıldı.
Başkan Mustafa Kemal Paşa vasıtasıyla Demiralay komutanı Hafız İbrahim Beye:
“12. Kolordu Kumandanlığı vasıtasıyla Isparta Millî Demiralay Kumandanı mebus İbrahim Bey’e, Isparta livasının müdafaa-i vatan hususunda gösterdiği fedakârlık teşekküre şayandır.
Bütün alay zevatı ve kendisine Büyük Millet Meclisi’nin takdirlerini ve teşekkürlerini takdim ederim.
14.8. 1920, Büyük Millet Meclisi Reisi Mustafa Kemal.”'156'
____________________
156 Kuzu, 2015, s.68-73.
S A Y F A - 307 -

AFYONKARAHİSAR VE ÇELİKALAY
Din adamlarımızın gönüllülerden kurduğu iki birlikten Demiralay, Hafız İbrahim Efendi tarafından Isparta’da; Çelikalay ise, Hoca Şükrü Efendi tarafından Afyonkarahisar’da ve civarında faaliyet göstermiştir.
“Dinsizdir” dedikleri Mustafa Kemal’e o dönemde “vatan müdafası imandandır” diyerek destek olanlar bu büyük din âlimleri olmuştur.
İşte sizlere bu vatanın nasıl kurtulduğuyla ilgili bir beyan:
“Depoya gittim, ne göreyim; 14 adet martinden muaddel tek ateşli bekçi silahlarından başka silah yok. Bunları aldım. Kırka iblağını istedim. Ankara Kolordu Kumandanı ve Vali Vekili Nuri Bey’in bunu bulacağını ümid ediyordum. Maalesef buna imkan olmadığını söyledi.
S A Y F A - 309 -

AFYONKARAHİSAR VE ÇELİKALAY
Resmi makamlardan ümid kesilince Allah’a dayanarak bir çare düşündüm. Hemen bir gün içinde bir asker elbisesi diktirdim. Başımdaki sarığı muhafaza ederek bu asker elbisesini giydim.
Hacı Bayram Camii’nde Cuma namazından sonra kürsüye çıktım.
“Ey cemaat-i müslimin’ dedim... Coştum söyledim. Evde, duvarlarda asılı duran harp silahlarının boşuna asılı kalırsa ev sahibine lanet edeceğini anlattım.
Memleket ve din tehlikede kalırsa yedisinden yetmişine kadar bütün Müslümanların cihadla mükellef olduğunu anlattım. Mustafa Kemal Paşa’nın teminatını söyledim.
Cemaat ağladı ben ağladım. Nihayet arkamdaki ilmiye cübbesini çıkararak asker elbisesi ile başımda sarık olarak kürsüde ayağa kalktım.
“Ey cemaat-i müslimin’ dedim, “İşte ben asker kıyafetine girdim, cepheye gidiyorum. Memleket ve din kurtuluncaya kadar cephelerde düşmanla çarpışacağım.
Memleketini, dinini seven benimle gelsin’ dedim.
Herkes sağa sola koştu. O gün akşama kadar 700 silah, 600 mücahid, 120 at toplanmıştı. Ben miktarı kafı silahşör mücahidlerle Ankara’dan ayrıldım. Afyon’a gelir gelmez düşman bir taaruz daha yapmış, Uşak’a girmişti. Acele cepheye koştum.” '157'
“Çelikalay’ın kurucusu Hoca Şükrü Efendi, TBMM üyesi sıfatıyla Ankara’ya geldiğinde öncelikle Mustafa Kemal Paşa’nın yanına gitmişti.
_________________
157 - İ.Tekeli,S.İlkin, s.337-338.
S A Y F A - 310 -

Resmi makamlardan ümid kesilince Allah’a dayanarak bir çare düşündüm. Hemen bir gün içinde bir asker elbisesi diktirdim. Başımdaki sarığı muhafaza ederek bu asker elbisesini giydim.
Hacı Bayram Camii’nde Cuma namazından sonra kürsüye çıktım.
“Ey cemaat-i müslimin’ dedim... Coştum söyledim. Evde, duvarlarda asılı duran harp silahlarının boşuna asılı kalırsa ev sahibine lanet edeceğini anlattım.
Memleket ve din tehlikede kalırsa yedisinden yetmişine kadar bütün Müslümanların cihadla mükellef olduğunu anlattım. Mustafa Kemal Paşa’nın teminatını söyledim.
Cemaat ağladı ben ağladım. Nihayet arkamdaki ilmiye cübbesini çıkararak asker elbisesi ile başımda sarık olarak kürsüde ayağa kalktım.
“Ey cemaat-i müslimin’ dedim, “İşte ben asker kıyafetine girdim, cepheye gidiyorum. Memleket ve din kurtuluncaya kadar cephelerde düşmanla çarpışacağım.
Memleketini, dinini seven benimle gelsin’ dedim.
Herkes sağa sola koştu. O gün akşama kadar 700 silah, 600 mücahid, 120 at toplanmıştı. Ben miktarı kafı silahşör mücahidlerle Ankara’dan ayrıldım. Afyon’a gelir gelmez düşman bir taaruz daha yapmış, Uşak’a girmişti. Acele cepheye koştum.” '157'
“Çelikalay’ın kurucusu Hoca Şükrü Efendi, TBMM üyesi sıfatıyla Ankara’ya geldiğinde öncelikle Mustafa Kemal Paşa’nın yanına gitmişti.
_________________
157 - İ.Tekeli,S.İlkin, s.337-338.
Paşa kendisine, “Nerede kaldın hocam? Dört gözle seni bekliyorduk’ demiştir.
Bunun üzerine Şükrü Hoca da Afyon’daki çalışmalarını anlatarak Paşa’ya oradaki düşmanın durumu ve yapılması gereken işler hakkında bilgi vermiştir.
Bu sırada Mustafa Kemal Paşa tekrar, “Var olunuz hocam. Sizin gibi din âlimlerinin bu hususta millete önayak olmanız memleketin ve dinin muhafazası için elzemdir.
Afyon’da nasıl çalıştığınızı; evlerde, camilerde, köylerde halkı düşmana karşı muakvemete nasıl hazırladığınızı işittim. Memleket ve din uğrundaki bu mücadeleniz şayan-ı takdirdir. Çok memnun oldum hocam. Yine sizin gibi bir din âlimi olan arkadaşınız Nebil Dehşeti Efendi’nin (1. dönem Afyonkarahisar Meb’usu) mesaisini de takdir ederim’ demiştir.” '158'
Yunan ordularının ilerleyip, Alaşehir’in elden çıktığı günlerde, Mustafa Kemal ve Fevzi Paşa’ların da bulunduğu bir meclis oturumunda İsmail Şükrü Hoca şu konuşmayı yapmıştır:
“ Bugün benim memleketim istilaya maruzdur. Düşman şimendiferleri üç saatlik mesafededir fakat ben üzgün değilim. Beni meyus edecek diğer mahallerin düşmesi. Bugün Uşak sükut edecek, yarın Karahisar.
Bir memleket yanarken diğerinin seyirci kalması İslamiyet’e göre şindir.
Efendiler! Bugün yapılacak bir vazife vardır. Öyle nazariyat peşinde koşulacak zaman değildir. Bundan evvel bizim kölemiz olan ve nüfusu bir buçuk milyondan ibaret bulunan hain bir Yu-
_____________________
158 - Sebilürreşad, c.2, s.334.
S A Y F A - 311 -

Paşa kendisine, “Nerede kaldın hocam? Dört gözle seni bekliyorduk’ demiştir.
312 | PROF. DR. HAYDAR BAŞ
nan bugün yükselsin de, yüz yüzelli bin bir kuvvetle hücum etsin
de bu kadar kuvveti mağlup etsin. Bu İslamiyet’le kabil-i terlk değildir. Bugün Millet Meclisi şu derde deva olmak için toplanmıştır.
Biz de onun için buraya geldik. Bunun çaresi umum Anadolu kuvvetlerini tevhid etmek, cihad-ı mukaddes ilan etmektir.
(. .) Millet kendini kuvvetli göstermeli.” '159'
_________________________
159 TBMM Gizli Celse Zabıtları, cilt 1, Türkiye İş Bankası Yayınları, Ankara, 1985, s.59.
S A Y F A - 312 -

312 | PROF. DR. HAYDAR BAŞ
nan bugün yükselsin de, yüz yüzelli bin bir kuvvetle hücum etsin
de bu kadar kuvveti mağlup etsin. Bu İslamiyet’le kabil-i terlk değildir. Bugün Millet Meclisi şu derde deva olmak için toplanmıştır.
Biz de onun için buraya geldik. Bunun çaresi umum Anadolu kuvvetlerini tevhid etmek, cihad-ı mukaddes ilan etmektir.
(. .) Millet kendini kuvvetli göstermeli.” '159'
_________________________
159 TBMM Gizli Celse Zabıtları, cilt 1, Türkiye İş Bankası Yayınları, Ankara, 1985, s.59.